Skip to main content
All Posts By

Feminist Yaklaşımlar

Merhaba

Yazar: Sayı 41 | Sonbahar 2020 No Comments

Aylardır süren Covid-19 salgını ile birlikte hayatlarımız radikal bir şekilde değişirken, bu değişimin ismi “yeni normal” olarak konuldu. Fakat eski normalin eril şiddeti yeni normalde de artarak devam etti. Pınar Gültekin, Fatma Altınmakas, Hatice Tusu ve daha nice kadın erkekler tarafından yeni normalde de öldürüldü, tecavüzcü Musa Orhan serbest bırakıldı, Gülistan Doku hâlâ bulunamadı. Bütün bu süreçte, kadınları ulusal ve uluslararası hukukun gerekliliği olarak koruma sorumluluğu bulunan siyasal iktidar, bu sorumluluğu yerine getirmek yerine kadınları şiddete karşı korumayı amaçlayan uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi gündemine aldı. Geçtiğimiz yaz boyunca kadınlar sosyal medya üzerinden sokakta, meydanlarda, Meclis’te “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diyerek hükümetin toplumsal cinsiyet karşıtı politikalarına itiraz ettiler. Biz de bu sayımız itibarıyla yılda iki kere çıkacak olan dergimizin güz sayısında sizlere “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diyerek “Merhaba” diyoruz.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 39-40 | Şubat 2020 No Comments

Tüm dünya Covid-19 salgınıyla başa çıkmanın yollarını arıyor. Tedavisi bulunana kadar hastalığın yayılmasını engellemenin en etkili yolları fiziksel mesafeyi koruma ve kişinin kendini izole etmesi. Kalacak bir evi ya da evden çalışma imkânı olanların evlere çekildiği bu günlerde ev, herkes için güvenli bir alan teşkil etmiyor. Cinsiyetçi şiddetin en yoğun yaşandığı alanlardan biri olan ev, korona günlerinde de kadınları, çocukları ve LGBTİ+’ları şiddete açık hâle getiriyor. Bu izolasyon döneminde şiddete maruz kalanların kendini koruması daha da zorlaşıyor. Türkiye özelinde ise cezaevlerinde korona virüsün yayılmasını engellemek amacıyla gündeme gelen uygulamalar örtük bir af yasasına dönüştüğü ve şiddet suçu işlemiş pek çok kişi serbest kaldığı için şiddete maruz kalan kesimleri daha da savunmasız hale getirme tehlikesi taşıyor. Kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’ları koruyacak tedbirleri almadan yapılan bu tahliyelerin yeni hak ihlallerini gündeme getireceğini görmek zor değil. Kadın ve LGBTİ+ örgütleri bu konuya dikkat çekerken bu dönemde şiddeti önlemek için devlet yetkililerini sorumluluk almaya çağırıyor. Bizler de salgın günlerinde kadın dayanışmasının önemini bir kez daha hatırlayarak sizlere “Merhaba” diyoruz.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 37-38 | Haziran 2019 No Comments

Dergimizin bu yeni sayısında feminist aktivizmi ilgilendiren ve birbirleriyle kesişen alanlarda bulunan iki önemli meseleyi tartışıyoruz: dijital aktivizm ve cinsel tacize karşı mücadele. 2017 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkıp bütün dünyaya yayılan #MeToo (Ben de) Hollywood’dan Bollywood’a sinema endüstrisinin parlayan yıldızlarının maruz kaldıkları cinsel taciz deneyimlerini görünür kıldı. Büyük yıldızlar tarafından ifade edilen bu deneyimler benzer deneyimleri farklı bağlamlarda yaşayan kadınlara da cesaret verdi. Dünyanın birçok yerinde kadınlar #metoo etiketini kullanarak sustukları, söylemedikleri, utandıkları, görmezden geldikleri, hasıraltına atmaya çalıştıkları cinsel taciz deneyimlerini bazılarını hiç tanımadıkları sosyal medya takipçileriyle paylaştılar. Bu toplu açıklama hali bu deneyimi yaşayanlara yalnız olmadıklarını hissettirirken yaşamayanlara da bu tip olayların aslında etraflarında ne kadar yaygın olduğunu gösterdi. Tanıdıkları kadınların sosyal medya paylaşımlarını gören erkeklerin yine sosyal medya üzerinden durum ile ilgili şaşkınlıklarını paylaşmaları bu tür bir bilinçlenmeye ne kadar ihtiyaç olduğunu da göz önüne serer nitelikteydi.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 34-35 | Haziran 2018 No Comments

Baskının, şiddetin ve milliyetçiliğin güçlendiği günümüz siyasi ikliminde toplumdaki kutuplaşmalar derinleşiyor ve farklı kesimlerin birbirini anlaması giderek zorlaşıyor. Gittikçe kutuplaşan bir toplumda daha iyi ve mutlu bir dünya kurma hayallerinin sınırları da daralıyor. Dergimizin bu sayısında sizlere yeni bir dünya kurgulamamızı sağlayan ve hayal gücümüzün sınırlarını genişleten sanat ve edebiyat yazılarıyla “Merhaba” diyoruz.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 33 | Ekim 2017 No Comments

Türkiye’de demokrasi kültürünün, seküler alanın ve farklı olana saygının gitgide daraldığı bu dönemde cinsiyetçi şiddetin de artışına tanık oluyoruz. Böylesi bir dönemde, şüphesiz en ağır darbeyi alan alanların başında kadın ve LGBTİ+ hakları geliyor. Şiddetin sıradanlaşması yeni değil elbet, kendine meşruiyet zemini bulması ise dönemin ruhuyla örtüşüyor. Giyim kuşamımız, oturup kalkışımız, yürüyüş biçimimiz, makyajımız ve de içtiğimiz sigara… her an herhangi bir erkeğin saldırısı için tahrik sebebi olabiliyor. Bu tahrik sebepleri hem toplumsal alanda hem de hukuk sistemi içinde kendine taraf bulabiliyor.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 31-32 | Haziran 2017 No Comments

Ortadoğu’da “Arap Baharı” sonrasında savaş koşulları ağırlaşarak devam ediyor. Vesayet savaşları olarak da adlandırılan bu süreç, birçok araştırmacının da belirttiği üzere, dünya savaşları olarak adlandırılan savaş dönemlerine benziyor; siyasi ve ekonomik arena hegemonya kriziyle, kapitalizm kriziyle tarif ediliyor. Savaş koşulları karşısında uluslararası ya da yerel düzeyde güçlü barış hareketlerinden bahsetmek pek mümkün değil. Benzer bir tespit kadın hareketlerinin içinden yükselen barış yanlısı, savaş karşıtı talepler bağlamında da yapılabilir. Feminist Yaklaşımlar’ın bu sayısı için Susan Grayzel’ın Women’s Identities at War: Gender, Motherhood, and the Politics in Britain and France During the First World War (Savaşta Kadınların Kimlikleri: Birinci Dünya Savaşı’nda Toplumsal Cinsiyet, Annelik ve Britanya ile Fransa’da Siyaset) adlı kitabından “Feminizm Yargılanıyor: Kadınların İtirazı ve Barış Siyaset” adlı bölümü yayına hazırlarken, yüzyıl önce, çok benzer krizler ve kırılmalar bağlamında dünya ölçeğinde bir savaş yaşanırken, kadınların barış taleplerini hangi teorik çerçevelerle ve pratiklerle ortaya koyduklarını hatırlamanın, günümüzdeki tartışmalara katkı sunacağını düşündük.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 30 | Ekim 2016 No Comments

Türkiye ve dünya her anlamda “olağanüstü bir hâl”den geçiyor. Ortadoğu'da Suriye merkezli savaş, Amerika ve Avrupa’da yükselen sağ popülist politikalar ve Türkiye’de 15 Temmuz sonrasında iyice sertleşen baskı rejimi… Ülkemizde hukukun üstünlüğünün ve demokratik taleplerin hiçe sayıldığı bir dolu uygulama yaşanıyor. En acısı da Ortadoğu ve Türkiye coğrafyasında kötülüğün türlü hâllerine, paramparça edilen bedenlere tanıklık ediyor olmamız. Adana Aladağ’da adına yurt denen bir derme çatma yapıda kilitli yangın merdiveninin önünde can veren kız çocuklarını değil, o kapıları neden kilitli tutmaları gerektiğini açıklama gayretine düşenleri görüyoruz. Her gün yeni bir çocuk tecavüzüne, kadın ve trans cinayetine uyanıyoruz. Kadınların ve çocukların haklarının korunmasını değil, kız çocuklarını onlara tecavüze eden erkeklerle evlendirmeyi gündeme getiren siyasetçileri dinliyoruz. Medyanın teksesliliği içinde Siirt’in Şirvan ilçesindeki bakır madeninde göçük altında kalan işçileri değil, o işçilerle beraber toprak altında kalan iş makinelerini manşete taşıyan  yayınları okuyoruz. Kapatılan televizyon, gazete ve dergilerin, tutuklanan siyasetçi, gazeteci, yazar ve edebiyatçıların ve de görevlerinden uzaklaştırılan akademisyenlerin, eğitimcilerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Şiddetin her türünün gittikçe pervasızlaştığı, kurumların işlemez hâle geldiği böylesi zamanlarda hepimize düşen en büyük sorumluluk işimizi en iyi şekilde yapmak ve içeriği gittikçe boşaltılan barış, demokrasi, laiklik, özgürlük gibi değerleri her zamankinden daha fazla savunmak…

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 29 | Haziran 2016 No Comments

Ortadoğu merkezli savaş koşullarının farklı biçimlerde dünyaya yayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Savaş koşulları her dönem olduğu gibi ırkçılığı ve nefret politikalarını tetikliyor. Bizler de Türkiye’de Kürt illerinde süren savaştan ve yıkımlardan, LGBTİ’lere dönük nefret politikalarına, kadın cinayetlerinden Suriyeli göçmenlere yönelik ırkçı saldırılara kadar şiddetin çeşitli somut hâlleriyle karşılaşıyoruz. Seküler ve demokratik alanların gittikçe daralmasıyla birlikte Türk-İslamcı politikalar artık gündelik hayatımızın hemen her alanını belirler hâle geldi. Toplumsal ve siyasal meseleler bütün yakıcılığını korurken mücadele de elbette hem eski yöntemlerle hem de farklı ve yaratıcı biçimlerde devam ediyor. Dayanışarak, yürüyerek, toplanarak, dağılarak, söyleyip yazarak, dans ederek.

Devamını Okuyun

Merhaba

Yazar: Sayı 28 | Şubat 2016 No Comments

 

Türkiye artık yeni bir döneme girdi. Tüm ülke üzerinde kendini hissettiren uygulamalar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, tek bir inanç biçiminin yaşam tarzı olarak dayatılması ve Ortadoğu ve Türkiye’deki savaşın yarattığı şiddet ortamı kadınların hayatını da yeniden şekillendiriyor. Yirminci yüzyılın başından beri kadınların cesur mücadelesi, eril tahakkümü gerileterek kadınlara pek çok kazanım getirmişti. Bugün dünyanın dengeleri ve eril tahakkümün biçimleri giderek değişiyor, şiddeti her geçen gün artıyor. Kadın hareketinin kazanımları tehdit ediliyor. Ülkemizde de bu gelişmeleri uzun zamandır görebiliyoruz. Kadın-erkek eşitliğine inanmadığını dile getiren siyasetçiler, kadınların nasıl doğurup doğurmayacağını söyleyenler, kadınları aile içinde annelik rolünde görenler, vatanın annesi olarak tanımlayan politikalar son hızla devam ediyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen şehirlerde çıplak kadın cesetleri basına servis ediliyor. Kadın cinayetleri her geçen gün daha da vahşi bir hâl alıyor. Kadınlar en yakınındaki erkekler tarafından onların koyduğu kurallara uymadıkları için öldürülüyor. İstanbul’un seçkin bir caddesinden Kayseri’nin bir lisesine kadar korkunç bir baskı, hayatlarımızı şekillendiriyor. Siyasetçilerse bu şiddet ikliminin önüne geçmek yerine şiddeti ve korkuyu daha da yaygınlaştıran politikaların altına imza atıyorlar. Kadına yönelik şiddet uygulayan erkeklere ceza indirimi veren ya da onları serbest bırakan yargı mensuplarına yönelik yaptırımlar uygulanmıyor. Kadın haklarını en fazla savunması beklenen bakan, kadına yönelik şiddetin algıda seçicilik olduğunu, asıl olarak toplumsal şiddetin var olduğunu söylüyor.

Devamını Okuyun