Skip to main content

Sayı 17 – Haziran 2012

Merhaba

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Feminist Yaklaşımlar’ın on yedinci sayısıyla tüm okurlarımıza “Merhaba” diyoruz.

 

Merhaba yazıları derginin içeriğini anlattığımız yazılar olmanın ötesinde dergimizi hazırladığımız bağlamı ve bu bağlama dair değerlendirmelerimizi okuyucularımızla paylaştığımız yazılar oldu hep. “Tarihe bunlar da not düşülsün” dediklerimizi yazdık. Hızla değişen Türkiye ve dünya gündemine dair, içindekiler sütununa sığdıramadıklarımızı Merhaba’nın cümlelerine sıkıştırdık. Ama bu ülkede gündem öylesine hızla değişiyor ki kendisi hakkında yazılan, çizilen, konuşulan her şeyi eşzamanlı olarak eskitiyor. Tıpkı bu yazı gibi… Sizlerin de gayet iyi bildiği üzere yayımlandığında, bir yanıyla, çoktan eskimiş olacak.

Devamını Okuyun

19. yy. Bulgar Tarihinde Kadınlar, Ulus ve Anlatı*

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

19. yy. Osmanlı İmparatorluğu'nda, Bulgar halkı içinde laik eğitim ve yayıncılığın gelişimi meselesi kadınların ve toplumsal rollerinin algılanmasında önemli bir değişiklik yaratmıştır. 19. yy. Bulgar gazete ve dergilerindeki "kadın sorunu" analizi, bu tartışmanın yerel parametreleri ile Güneydoğu Avrupa'daki daha geniş özgürleşme bağlamı arasında aşikâr bir ilişkiye işaret eder. Bulgar kadın okullarının ve kadın örgütlerinin yaygınlaşan ağı genellikle Bulgarlar arasında milliyetçi görüşün yaygınlaşması ile ilişkilendirilmistir; fakat milliyetçiliğin gerçekten kadın hareketini geliştirip geliştirmediği tartışma konusudur. Milliyetçilik daha çok, farklı kılıflara bürünen ataerkiyi tekrar gündeme sokmuştur. Üstelik, kadınların kamusal alandaki aktivizmi, ilk Bulgar kadın yazarların bağımsız konumlarının meşru görülmesini temin etmemiştir. En iyi durumda, bu kadınların öznelliğinin gelişimi bir Bulgar ulusu oluşturma hedefiyle ilişkilenmelerinden geçiyordu.https://mail.google.com/mail/u/0/images/cleardot.gif

Devamını Okuyun

Yurttaşlığı “Açmak”: LGBT Bireyler ve Sosyal Politikalar*

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Sosyal politikalar, farklılıkları tanıyan ve eşitlikçi bir yaklaşımla kurgulandıkları takdirde, yalnızca iktisadi eşitsizlikleri değil, aynı zamanda toplumda farklılıkları dolayısıyla ayrımcılığa uğrayan grupların mağduriyetlerini de giderme potansiyeli taşırlar. Bu bağlamda, bu makale, sosyal politika alanına LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) yaklaşımı getirmeyi hedefliyor; bu çerçeve içerisinde, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde ayrımcılığı yok sayan ya da pekiştiren sosyal politikaların LGBT bireyler için olumsuz sonuçlarına işaret ediyor ve LGBT bireylerin de eşit yurttaşlar olarak kabul edildikleri bir yurttaşlık kurgusunun ne tür sosyal politikalar ile hayata geçirilebileceği üzerine Türkiye özelinde genel bir değerlendirme sunuyor. Makalede sırasıyla, heteronormatif sosyal politikalardan LGBT bireylere de eşitlik vaat eden politikalara dönüşümün tarihsel temelleri tartışılıyor ve sosyal politikalara LGBT yaklaşımı kısaca tarif ediliyor. Ardından gelir, çalışma yaşamı, eğitim, sağlık, barınma, yaşlılık ve mültecilik ile sığınmacılık alanlarındaki sosyal politikalar LGBT bireyler açısından ele alınıyor, bu alanlarda sosyal politikaların LGBT bireylerin ihtiyaçlarına göre nasıl yeniden düşünebileceğine dair temel sorun alanları tespit ediliyor ve sosyal politikalar alanında LGBT eşitliğini tesis etme amacıyla yapılabileceklere dair ipuçları sunuluyor.

Devamını Okuyun

Sumud: Sömürgeleştirilmiş Filistin’de Sorguya Göğüs Germenin Felsefesi

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Bu metin, Lena Meari’nin 5 Nisan 2012’de Columbia Üniversitesi Filistin Çalışmaları Merkezi tarafından düzenlenen “Filistin’deki Tutuklama Siyaseti ve Ötesi: Toplumsal Cinsiyet, Kırılganlık, Hapishane” başlıklı panel kapsamında yaptığı konuşmanın gözden geçirilmiş versiyonudur. Meari bu metinde, Filistin direnişinin aktörleri olan siyasi tutsakların, İsrail devletinin ve sömürgeci düzenin temsilcisi Shabak sorgucuları tarafından sorgulanması esnasındaki karşılaşma alanını ve bu sorgu-karşılaşmasının tarihsel ve politik dinamiklerini tartışıyor. Ayrıca, sorgucuların fiziksel ve psikolojik şiddet yöntemlerine karşı Filistinli tutsakların bir direniş stratejisi olarak ortaya koydukları sumud eylemini analiz ediyor.

Devamını Okuyun

Edirne’den Ardahan’a Uzanan Bir Tutukevinde Tutuklu Olmak!

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, Sevgi Soysal’ın 1971’de girdiği ve sekiz ay kaldığı tutukevi deneyimini anlatan bir kitap. Yazar kendi deneyimi üzerinden 12 Mart askeri darbesini ve dönemin Türkiye’sini anlatıyor ve bu baskı ortamının farklı veçhelerini sunuyor. Kitap, bu nedenle edebiyat tarihinde 12 Mart Edebiyatı’nın tipik bir örneği olarak kendine yer bulmuş. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nu ikinci kez okuduğumda Sevgi Soysal’ı “12 Mart yazarı” olarak sınırlandırmak kadar metni de sadece “12 Mart metni” olarak değerlendirmenin büyük bir haksızlık olduğunu düşündüm. Metni bugün tekrar okurken aklımda ister istemez günümüzdeki benzer baskı mekanizmalarına dair sorular belirdi. Sonra da bu soruların cevaplarını bulmaya çalışarak tekrar okudum metni. Kuşkusuz, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu bu soruların cevaplarından fazlasını veriyor, her şeyden öte her türlü baskıya karşı durmanın ipuçlarını sunuyor. Metnin sağladığı arzu ve cüretle bu kitabı farklı bir okuma ve yorumlama biçimiyle sunmak istedim. Bir edebiyat okuru ve eleştirmeni olarak Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nun yazarı Sevgi Soysal’la kurgusal bir söyleşi yaptım. Bu söyleşide soruların cevapları doğrudan metinden alınmış olup çok ufak değişiklikler ve eklemeler yapılmıştır.

Devamını Okuyun

Tutuklular Cezaevinde, Peki Yakınları?*

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Cezaevinin dört duvarı arasında kalan “içeridekiler” içeriden bize mektuplarını, seslerini o duvarların önündeki “dışarıdakiler”le ulaştırıyor. Peki, bu duvarın önünde bekleyen “dışarıdakiler”in, tutuklu yakınlarının hayatlarında neler değişmişti? Bu sorunun cevabını bulmak üzere Feminist Yaklaşımlar dergisi olarak 8 Haziran’da Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nin görüş gününe gittik. Anneleri tutuklanmış üniversite ve lise öğrencisi iki kadın, kız kardeşi tutuklanmış on sekiz yaşında bir genç kadın ve annesi, annesi tutuklanmış yirmi üç yaşında bir genç erkek ve iki arkadaşını görmeye gelen aktivist bir kadınla sohbet ettik.

Devamını Okuyun

Tutuklu Yakını Olmak Üzerine

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Son yıllarda artarak devam eden tutuklamalar furyası içeriye alınanların yaşamlarını altüst etmekle kalmıyor, dışarıda kalanların yaşamlarını da derinden etkiliyor, hatta onları da iddia edilen suç çemberi içine almaya çalışıyor. Feminist çalışmalarıyla tanıdığımız Gülfer Akkaya da yakınları, arkadaşları tutuklanan kadınlardan sadece biri. On yedi yıllık hayat arkadaşı Tuncay Yılmaz Devrimci Karargah operasyonları kapsamında tutuklandıktan sonra cezaevi kapılarını şimdi de sevgilisini ziyaret etmek için aşındırıyor. Gülfer Akkaya’nın cezaevi ziyaretleri  dava iddianamesinde yer alan MİT raporunda özel hayatı teşhir edilerek örgüte kuryelik yaptığı iddiasıyla yer alıyor ve kendisi de davaya dahil edilmeye çalışılıyor. Feminist aktivist Gülfer Akkaya ile operasyon öncesi ve sonrasında yaşadıkları ve tutuklu yakını olmak üzerine görüştük.

Devamını Okuyun

Kadın Tutukluların Yaşadıkları Hak İhlalleri Üzerine

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Türkiye’nin en yakıcı gündemlerinden biri olan tutuklamalar, yargılama süreçlerinin uzunluğundan bu süreçlerin işleyişine kadar çeşitli başlıklarda kamuoyunda tartışıldı. Bu tutuklamalara ilişkin bir konu da, özellikle son dönemdeki cezaevi isyanlarıyla birlikte yakıcılığı daha da hissedilen, tutukluların cezaevinde maruz kaldıkları hak ihlalleri. Basına yansıdığı üzere, hak ihlalleri cezaevlerindeki yakınlarını ziyaret edenleri de çeşitli düzeylerde etkiliyor. Eren Keskin, mayıs ayında İzmir Aliağa Şakran Cezaevi’ni ziyaret ederek oradaki kadın tutukluların karşılaştıkları hak ihlallerine ilişkin bir rapor hazırladı. Biz de bu rapordan hareketle, kendisiyle Türkiye’de kadın tutukluların ve tutuklu yakınlarının maruz kaldıkları hak ihlalleri üzerine bir söyleşi yaptık. Söyleşinin devamında İzmir Aliağa Şakran Cezaevi’ne ilişkin raporu da bulabilirsiniz.

Devamını Okuyun

“Bebek, Daha Çok Bebek!” İsrail’de Irk, Toplumsal Cinsiyet ve Nüfus Politikaları*

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Bu söyleşinin yayımlanmasının ardından geçen on yıl içinde, bu söyleşi fikrini bana getiren ve karşıklı söyleştiğimiz Rachael Kamel ile bağlantım gitgide koptu. Türkçeye çevirisi için benden izin istendiğinde aklıma ilk gelen şey, Rachael’e ulaşmaya çalışmak ve gerçekleştirdiğimiz bu sohbetin halen bir etkisinin olduğunu ve bir kaynak oluşturduğunu ona haber vermekti. Bugünün militer ve ırkçı politikalarının, kadınların üreme haklarının sömürülmesi aracılığıyla (her zaman olduğu üzere) işletilmesinden dolayı –ki bu metni bugün Türkiye’deki feminist aktivizm için bilhassa anlamlı kılan şey de budur– oldukça öfkeli ve üzgünüm. Öte yandan, söz konusu politikaları açığa çıkarmak ve bu sömürüyü önlemek için çalışan Türkiyeli feminist grupların direngen yaratıcılıklarından oldukça etkilenmiş durumdayım. Bu aktivist ve düşünürlerden bazılarının bu söyleşide anlamlı düşünceler ve güçlendirici öğeler bulmaları beni onurlandırıyor ve bu süregiden karşılıklı paylaşımlarımızdan feyz almaya devam ediyorum. 

Devamını Okuyun

Asıl Kürtaj

Yazar: Sayı 17 | Haziran 2012 No Comments

Burası âlem memleket. En cebbar tercüman olsanız, yine de yaşananları başka bir dile çevirmekte zorlanacağınız memleket. Suni gündemleri dizi dizi inci yapıp, kendini kandırmada birinci memleket.

Bir anda gökten vahiy indi, kürtajın cinayet olduğunu öğrendik. Hem de ne öğrenme. Uludere katliamının kan dondurucu ayrıntıları bir bir ortaya dökülürken Başbakan pat diye  “Kürtaj cinayettir. Sezaryene de karşıyım” deyiverdi ve unutulmaz benzetmesini haykırdı:  “Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere ve medya mensuplarına sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz ‘Uludere’ diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir.”

Devamını Okuyun