Skip to main content

Sayı 03 – Haziran 2007

Merhaba

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Feminist Yaklaşımlar’ın 3. sayısını oldukça üzücü bir haberle yayınlıyoruz: Danışma kurulu üyemiz sevgili Tanya Reinhart’ı 17 Mart’ta kaybettik. Tanya Reinhart, hem dilbilim alanındaki çalışmaları hem de İsrail-Filistin konusunda yaptığı yayınlar ve açtığı tartışmalar ile saygıdeğer bir yere sahipti. Gerek akademideki gerekse aktivist alandaki duruşuyla, bu iki alanı birbirinden ayrıştırmaya dönük hâkim eğilimin aksine, akademi ile aktivizmi bir aradayaşatıyordu yaşatıyordu.

Devamını Okuyun

Cumhuriyet Mitingleri, Kadınlar Arası İttifak ve Seçimler Üzerine Sohbet

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Dergimizin üçüncü sayısını hazırladığımız günlerde ülke içinde oldukça sarsıcı gelişmeler meydana geldi. Ocak ayında Hrant Dink’in katledilmesinin ardından Zirve Kitabevi çalışanlarının öldürülmesi ve ardından cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ulusalcı-İslamcı kutuplaşmasının gündemin merkezine oturması, 27 Nisan muhtırası, K. Irak’a operasyon gerçekleştirilme ihtimalinin gündeme gelmesi vb. bir dizi olay en genel anlamıyla 1999–2004 yılları arasında yaşanan “demokratikleşme sürecinin” askıya alındığına işaret ediyor. Bununla birlikte bu süreçte ön plana çıkan söylemlerin kadınlar adına, kadınlar tarafından ve kadınlar üzerinden kurulduğuna şahitlik ediyoruz. Tüm bu gelişmelerden hareketle dergimizin bu sayısında feminist siyaset üretme imkânlarını tartışmak üzere danışma kurulu üyelerimiz Nükhet Sirman, Şemsa Özar, Nazan Üstündağ, Hülya Gülbahar ve yayın kurulu üyemiz Zeynep Kutluata bir araya geldi. Toplantının moderatörlüğünü yayın kurulu üyemiz Derya Demirler yaptı.

Devamını Okuyun

Dans Erkeği “Bozar” Mı? Sinop’ta Köçeklik Geleneğine Kısa Bir Bakış

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Erkeklerin kadın kılığında dans etmesi anlamına gelen köçeklik geleneği, tarihsel gelişimi içinde çeşitli değişikliklere uğramış olsa da, her zaman erkek dansçıya yönelik homofobik bakıştan nasibini almıştır. Köçeklik, bu çalışmada, temsil edilen cinsiyet kimliği ve bunun toplumsal açıdan nasıl değerlendirildiği bağlamında incelenecektir. Bu doğrultuda, Sinoplu köçek ekibi üyeleri ve araştırmacılarla sözlü tarih yönteminden faydalanılarak yapılan söyleşiler ve mevcut metinler değerlendirilecek ve köçeklere yönelik homofobik bakışın tarihsel sürekliliği ele alınacaktır.

Devamını Okuyun

Zorunlu Göç ve Kadınlar: Diyarbakır Örneği – Dikasum Koordinatörü

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

1990’lı yıllarda güvenlik güçleri ile PKK arasındaki “düşük yoğunluklu savaş” 1,2-3 milyon arasında kişinin zorunlu olarak yerinden edilmesiyle sonuçlandı. Çok ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığı bu dönemin geride bıraktığı sorunları çözme yönünde, son birkaç yıldır askıya alınan “demokratikleşme süreci”nde birtakım adımlar atılmış olsa da, Kürt sorununun kalbinde yatan bu meseleye kalıcı, adil, eşitlikçi ve demokratik bir çözüm oluşturmanın hâlâ çok uzağında olduğumuz ortada.

Bununla birlikte yakın dönemde K. Irak’a askeri operasyon ihtimalinin gündeme gelmesi, “terörle mücadele söylemi” altında, aslında kozmetik olan ama ileriye dönük olarak umut veren reform sürecinin kızağa çekilmesi ve hatta tersyüz edilmesi, son derece kaygı verici gelişmeler olarak kaydedilebilir. OHAL’i yeniden hatırlatırcasına Siirt, Şırnak ve Hakkari’nin “Özel Güvenlik Bölgesi” ilan edilmesi, köy korucularının sayısının 30 binden 40 bine çıkartılması ve ek haklar getirilerek özendirilmesi, şehit cenazeleri üzerinden operasyona zemin hazırlanması ve etnik ayrımcılığın toplumsal olarak kışkırtılması maalesef verilebilecek sayısız örnekten birkaçını oluşturuyor.

Biz de zorunlu göç ve çatışma süreçlerinin kadınları nasıl mağdur ettiğini tartışmaya açmak üzere DİKASUM (Diyarbakır Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi) koordinatörü Handan Coşkun ile aralık ayında yaptığımız ve mayıs ayında internet üzerinden güncellediğimiz söyleşiyi sayfalarımıza taşıyoruz. DİKASUM, Diyarbakır Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren ve kadınların bu süreç içinde ortaya çıkan gereksinimlerine ve taleplerine yanıt oluşturmaya çalışan bir kadın kuruluşu. Bu söyleşiden de çıkarsanabileceği gibi, zorunlu göç sürecinin geride bıraktığı yaralar henüz bu kadar tazeyken, son dönemde yaşanan kaygı verici gelişmelerin bu kez ciddi bir kırılmaya yol açacağı gerçeğinden hareketle barışa kadınlar olarak sahip çıkmamızın daha da önem kazandığı söylenebilir.

Devamını Okuyun

Gelenek Söylemleri ve İktidarın Doğallaşması: Namus Cinayetleri Örneği*

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Bu makalede, namus cinayetleri hakkında üretilen gelenek söylemi eleştirel bir analize tabi tutulmaktadır. Namus cinayetleri örneği üzerinden gelenek kategorisinin kalkınmacı devlet döneminde adı konmayarak, içi boş bir kategori olarak kullanılışından neoliberal dönüşümle birlikte üstüne bilgi üretmeye arzu duyulan kültürel nesne haline getirilişi incelenmektedir. Gelenek söyleminin içerdiği ataerkil ve sömürgeci öğeler ayrıştırılarak bu söylem üzerinden doğallaşan iktidar ilişkileri, bu ilişkilerdeki dönüşümlerle birlikte tartışılmaktadır. Gelenek söylemi üzerinden, değişik iktidar bağlamlarında kadınlar arasında kurulan ayrımlar ve bunun gerçekleşen ve potansiyel olarak kalan feminist örgütlenmelere etkisi makalenin ikinci ana temasını oluşturmaktadır.

Devamını Okuyun

Çatışma Sonrası Zorunlu Seks İşçiliği Bir Savaş Suçu mudur?

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Birleşmiş Milletler idaresindeki Kosova’da ve Bosna-Hersek serbest ticaret bölgesinde çalışan çeşitli kesimlerden feministler ve insan hakları savunucuları, güvenliği ve insan haklarını temin etmek üzere bölgede bulunan Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin ve insani yardım çalışanlarının iyiden iyiye bulaştığı zorunlu seks işçiliği ve kadın ticaretindeki patlamayı endişe verici buluyor. Karin Jurschick’in yönettiği Barış Gücü ve Kadınlar isimli yakın tarihli ve çarpıcı belgesel, karmaşık bir çelişkiye değiniyor: insan haklarının uygulanmasıyla, kadının insan hakları ihlallerinin mümkün hale gelmesi.
Bu çalışmada, filmden, devlete ve sivil toplum kuruluşlarına ait çeşitli kaynaklardan ve seks işçileri üzerine yapılmış akademik çalışmalardan yararlanarak, küreselleşen ekonomide seks işçiliği yapan çok sayıda kadının yanı sıra, durumun bu derece muğlak olmasının, dünya halklarının siyasi ve ekonomik olarak örgütlenebileceği yolları baştan sona yeniden tasarlamaya niçin ihtiyacımız olduğunu net bir biçimde açıkladığını öne sürüyorum. Kadının insan haklarının, kurulmuş veya oluşma aşamasındaki siyasi iktidar ve küresel ekonomik bütünleşme modellerinden herhangi biriyle bağdaşıp bağdaşmadığını sorgulamalıyız. Kadınların cinsel haklarını tanımanın ve kurumsal olarak korumanın toplumsal, politik ve ekonomik sonuçlarının neler olabileceğini araştırmalıyız.

Devamını Okuyun

Dönemin Ruhu ve Ben

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Bu aralar yapamadıklarımı düşünüyorum. Kalabalıklar içinde bir an köksüz, ayrıksı bir ot gibi hissettiren acımsı yabansılığımı. Ev bark sahibi halimle sokakta yatan bir kadını içimde barındırışımı. Hiçbir yeri memleket belleyemeyen yersiz yurtsuzluğumu. Yapamadıklarım kendimi uyuşturamama beceriksizliğimden kaynaklanıyor olmalı. Belleği her yeni günle silmeye meyilli coğrafyalarda bu pek acıklı bir eksiklik. Her şeye dışından, ebedi ve ezeli bir seyirci gibi bakakalıyorum. Hararetli konuşmaların, ateşli tartışmaların şaşkın kulak misafiriyim bugünlerde.

Devamını Okuyun

Bir Feminist Ütopya Modeli Olarak Charlotte Perkins Gilman’ın Kadınlar Ülkesi

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Amerikalı kadın yazarlardan Charlotte Perkins Gilman (1860-1935), sosyal reformcu kişiliğiyle, yaşadığı dönemin kadın hareketlerine ve kadının toplumsal bilinçlenme serüvenine önemli katkılarda bulunmuş öncü bir isimdir. En dikkat çeken çalışmalarından olan ve 2007 yılı Şubat ayında Türkçe çevirisi yayımlanan Kadınlar Ülkesi adlı romanı, erkek egemen kültürlerin hiyerarşik ve sömürgeci düşünce yapısını yansıtan Batı uygarlığına karşı, yazarın feminist ütopya modeli içinde oluşturduğu ideal toplum arayışını anlatır.

Devamını Okuyun

Anadolu ve Çevresinde Tefçi Kadınlar Geleneği

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Anadolu ve çevresindeki "kadınların müziği", çoğunlukla vokal kullanımına dayanır. Fakat Anadolu ve çevresinde kadınların müzik gelenekleri içinde kökenleri antik çağlara dayanan bir başka gelenek daha varlığını sürdürmektedir: tef/daire çalımı. Bu makalede tefçi kadınların müzikal pratikleri, bu pratiklerin kadınların yaşam döngüleri içindeki yeri, geleneğin nasıl aktarıldığı ve değişimlerden nasıl etkilendiği anlatılıyor. Çalışma İstanbul, İnegöl, Akşehir ve Ilgın'daki tefçi-darbukacı kadınlarla ve yine bu bölgelerde yaşayan yaşlı kadınlarla yapılan görüşmelere dayanıyor.

Devamını Okuyun

Danışma Kurulu Üyemiz Tanya Reinhart’ı Sevgiyle Anıyoruz…

Yazar: Sayı 03 | Haziran 2007 No Comments

Bu bölümü, 17 Mart 2007 tarihinde kaybettiğimiz Danışma Kurulu üyemiz Tanya Reinhart’a ayırdık. Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar’ın bir proje olarak ortaya çıktığı günden itibaren, yazdığı yazılarla ve getirdiği önerilerle bu çalışmaya ciddi katkı sunan Tanya Reinhart’ı sevgiyle anıyoruz.

Devamını Okuyun