Skip to main content

Sayı 25 – Şubat 2015

Merhaba

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

Biz bu sayıyı hazırlarken çok şey oldu.

Paris’te Charlie Hebdo’ya sabah saatlerinde iki İslamcı militan tarafından saldırı düzenlendi; on iki dergi çalışanı öldürüldü. Bu katliamla aynı dönemde Nijerya’da Boko Haram örgütü Baga kasabasına saldırdı ve en az iki bin kişiyi katletti; sokakların cesetlerle dolu olduğu haber bültenlerinde nakledildi. Danimarka’da ifade özgürlüğü konulu bir toplantıya silahlı saldırı düzenlendi, özgürlükler ülkesi ABD’de geçtiğimiz yazdan bu yana siyahlar güvenlik güçleri tarafından ‘daha güvenli bir Amerika için’ öldürüldü. Kobanê, 134 gün süren direnişin ardından IŞİD saldırılarından kurtuldu ancak Ortadoğu’daki istikrarsız ortam varlığını korudu; yüz binlerce Ezidi, Süryani, Arap ve Kürt yerinden yurdundan oldu. Eren Keskin 2005 yılında yaptığı bir konuşma gerekçesiyle TCK’nin akıllara zarar 301. maddesinden on yıl hapse mahkûm edildi. Pınar Selek müebbetle yargılandığı davadan dördüncü kez beraat etti, savcı ise kararı beşinci kez temyiz etti. Barış görüşmeleri devam etti; heyetler bir İmralı’ya gitti bir Kandil’le görüştü. Hükümetin önerisi olan iç güvenlik yasa tasarısı “kamu güvenliğinden taviz vermeyiz” nidaları eşliğinde yasalaştı. Artık hiç olmadığımız kadar güvendeyiz!

Devamını Okuyun

Güvenlik Devletinde Güvenliksiz Yaşamlar Üzerine

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

Güvenlik algısı tüm dünyada dönüşüm geçirirken güvenliği sağlamak adına hayatımız yasal düzenlemelerle, kameralarla, kayıt sistemleriyle kontrol altına alınıyor ve gittikçe güvensiz hâle geliyor. Kadınların ve LGBTİ’lerin maruz kaldığı eril şiddet ve bu şiddet karşısında cezasızlık uygulamaları artarak devam ediyor. İç Güvenlik Yasa Tasarısı gibi, devletin güvenliği uğruna bireylerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayacak yasal düzenlemeler gündeme getiriliyor.   Dergimizin bu sayısında güvenlik siyaseti üzerine çalışma yürüten akademisyen Evren Balta ile Türkiye’de güvenlik algısı, kadın ve LGBTİ’lere yönelik şiddet ve ceza sistemi üzerine görüştük.

Devamını Okuyun

Silahlardan Söz Etmişken: Militarize Bir Toplumda Silah Denetimi Söylemini Dolaşıma Sokmak ve Güvenlik Güçlerini Silahsızlandırmak

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

İsrail’de yürütülen Silahsız Mutfak Masaları (SMM [Gun Free Kitchen Tables–GFKT]) adlı feminist kampanyanın bir bileşeni olan Rela Mazali, kampanyanın amaçları ve elde ettiği kazanımları paylaşırken İsrail’de kamusal alanlardan ev içlerine kadar her yere siyaret etmiş olan militarizasyonu ve silah kültürünü ele alıyor. Kampanya; orduda, polis güçlerinde ve Yahudi Batı Şeria’da hafif silahların yaygınlaşmasını durdurmaya ve kullanımını azaltmaya, silahlanma denetim ve düzenlemelerini genel olarak arttırmaya, aynı zamanda ‘güvenlik’ ve silah denetimi alanlarında zaten çok zayıf olan şeffaflığı ve hesap sorulabilirliği daha da aşındıran silahlı özel sektörün denetim ve gözetimini zorlamaya çalışıyor. Rela Mazali, İsrail’in silahlanma ve güvenlik söylemlerine alternatif feminist perspektifler sunan Silahsız Mutfak Masaları deneyimiyle silah, ordu ve silahlı özel güvenlik güçlerine dair kişisel ve politik deneyimlerini harmanlıyor.

Devamını Okuyun

Hadım ya da İdam Cezası Eril Şiddete Çözüm Olabilir mi?

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

Kadına yönelik şiddet kadınların, feministlerin ve kadın kurumlarının bu şiddeti görünür kılması sayesinde kamuoyunda tartışılır hâle geldi.  Şiddeti sona erdirebilmek için pek çok çözüm önerisi de gündemde. Ağırlıklı olarak cezai uygulamalar üzerinden geliştirilen bu öneriler, şiddetin temelini oluşturan cinsiyetler arasındaki tahakküm sistemini, cinsiyetliği ve egemen erkekliği sorgulamaktan oldukça uzak. Esra Aşan’ın kaleme aldığı “Hadım ya da İdam Cezası Eril Şiddete Çözüm Olabilir mi?” yazısı hadım ve idam gibi ceza önerilerini ataerkil şiddet kültürü bağlamında tartışmaya açıyor.

Devamını Okuyun

Günümüzde Feminizmler ve Örgütlenme Üzerine

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

Boğaziçi Üniversitesi Hrant Dink Anısına Konferans’ın bu yılki konuğu Angela Davis idi. Bu konferans vesilesi ile İstanbul’a gelen Angela Davis ile biz de feminizmler ve örgütlenme sorunları üzerine bir söyleşi yaptık. Feminizmin nasıl tanımlanabileceği, ABD özelinde feminizmin tarihi ve siyah feminizmin bu tarih içerisinde nasıl yer aldığı hakında konuştuk. Ayrıca, günümüz toplumsal hareketleri içinde feminist hareketin nerede konumlandığı ve daha önceki dönemlerle kıyaslandığında bu konumlanışın analizinin nasıl yapılabileceği konusunda bir tartışma yürüttük. Bu tartışmanın Türkiye’de yürüttüğümüz tartışmalara da katkı sunacağını düşünüyoruz.

Devamını Okuyun

Yazarak Hayatta Kalan, Yaralarını Şiirle Saran Bir Şaire; Yaşar Nezihe Bükülmez

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

Yaşar Nezihe Bükülmez, 1880-1971 yılları arasında yaşamış; döneminin sosyal meselelerini yazdığı şiirlerinde hayat hikâyesinin izlerini de sürebildiğimiz, çok yazmış, çok üretmiş bir şairedir. Kendi kendine okula gitmiş, yalnız başına büyümüş, aşkının, kötü giden evliliklerinin, boşanmalarının, çocuk büyütmenin, her şeyin üstesinden tek başına gelmiş; zaman zaman yorulmuş, pes etmeyi düşünmüş ama yazarak hayatta kalmayı başarmış, güçlü bir ses, güçlü bir kalemdir.

Devamını Okuyun

Cinsiyetin Türü ya da Jins’in Cinsiyetlendirilmesi

Yazar: Sayı 25 | Şubat 2015 No Comments

İran son yıllarda, cinsiyet değiştirmenin kavramsallaştırılmasına ve cinsiyet değiştirme süreçlerinde uygulanan standartlara dair radikal dönüşümlere tanıklık ediyor. Psikologlar, doktorlar, hukukçular, kanun uygulayıcıları ve fıkıh âlimleri cinsiyet değişiminin önerilebilirliği (doktorlar ve hukukçular arasındaki tartışmalarda) ve izin verilebilirliği (fıkıh âlimleri arasındaki tartışmalarda) hakkında tartışıyorlar. Bu makale, jins/tür kavramının tarihsel dönüşümlerinin bu tartışmaları nasıl beslediği ve günümüzdeki egemen kavram ve uygulamaları nasıl biçimlendirdiği sorularını soruyor. Nasıl oldu da jins cinsiyet anlamına geldi ve bu neden önemlidir? Makale öncelikle bu yeniden yapılandırmanın tarihsel soykütüğünün haritasını çıkarıyor. 19. yüzyıl ve öncesindeki kavramlardan hangileri cinsiyet/jins etrafındaki bu kümelenmenin birbirinden farklı öncülleri olarak kabul edilebilir? Makale daha sonra jins’in güncel anlamlarına katkıda bulunan geç 19. yüzyıl ve erken 20. yüzyıl evlilik pratiklerine ve biyomedikal bilgiye dair değişimleri gözden geçiriyor.

Devamını Okuyun