Skip to main content
Tag

kadın

Charlotte Perkins Gilman’ın “Sarı Duvar Kağıdı” Öyküsünde Mekan ve Toplumsal Cinsiyet

Yazar: Sayı 34-35 | Haziran 2018 No Comments

Charlotte Perkins Gilman “Sarı Duvar Kağıdı” adlı öyküsünde doğum sonrası depresyonu geçiren genç bir kadının, kadın cinsiyetine yönelik önyargılı tutumlar etkisiyle oluşturulmuş tedavilerle giderek kötüleşmesini ve akıl sağlığını kaybetme noktasına gelişini anlatır. Bilim ve teknolojideki gelişmeleri takiben gelen Sanayi Devrimi’nin de etkisiyle, ev ve iş alanları kesin sınırlarla ayrılır; toplumsal cinsiyet normları yeniden şekillenir. Egemen güç erkekleri işe gönderirken kadınları eve hapseder. Kadının yazmaması, üretmemesi, mümkünse düşünmemesi “normal”dir. Bu toplumsal kabul ve kalıpların sınırları dışına çıkan kadınlar kolaylıkla “deli” olarak etiketlenir, aynı durumda erkek cinsiyetinden bir bireye uygulanması uygun görülmeyecek tedavilere maruz kalabilir, akıl hastanelerine kapatılabilirler.

Edebiyatta mekân incelemeleri dualistik yapısı nedeniyle toplumsal cinsiyet kalıplarını çağrıştırmaktadır. Bu çalışmada, on dokuzuncu yüzyıl Amerika toplumunda, beyaz ırktan, orta-üst sınıftan eğitimli kadın grubunun, sosyal hayatta ve klinik ortamda maruz kaldığı toplumsal cinsiyet ideolojisinin, “Sarı Duvar Kağıdı” öyküsünde Gilman’ın mekânı kullanımıyla somutlaşması incelenecektir.*

Devamını Okuyun

Dinlemeyi Öğrenmek: Görüşme Teknikleri ve Analizi

Yazar: Sayı 34-35 | Haziran 2018 No Comments

Kathryn Anderson ve Dana C. Jack bu makalede, kadınlarla yapılan sözlü tarih görüşmelerinde dinleme sürecinin önemini vurguluyorlar. Sözlü tarih çalışmaları kadınların hikâyelerini açığa çıkarma sürecine büyük katkı sunmuştur. Ancak, bu hikâyelerin gerçekten açığa çıkabilmesi için kadınların anlattıklarının “dinlenebilmesi”, bu makalede vurgulandığı anlamıyla idrak edilebilmesi gerekir. Biri tarih, diğeri psikoloji olmak üzere iki farklı disiplinden gelen yazarlar, kendi disiplinlerindeki anaakım eğilimlerin yapılan görüşmelerde kadınların anlatılarını nasıl sınırlandırdığına dikkat çekiyorlar. Yapılan görüşmelerde kadınların kendi söylediklerinin ötesinde ne demek istediklerini anlayabilmemizin, kadınların da kendi anlatıları üzerine düşünmelerine olanak vermenin önemine dikkat çekiyor ve görüşme yöntemlerine dair önerilerde bulunuyorlar.

Devamını Okuyun

Kadın Sözlü Tarih Semineri Üzerine

Yazar: Sayı 34-35 | Haziran 2018 No Comments

1990 yılında açılan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Şubat 1994 tarihinde Kadın Eserleri Kütüphanesi Kadın Sözel Tarih Çalışmaları Pilot Projesi’ni başlatmıştır. Bu proje, Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün maddi desteği ile gerçekleştirilmiştir. Proje kapsamında 1923 yılından önce doğmuş çeşitli mesleklerden 12 kadınla; Hayrünnisa Köni, Sare Okçu, Gültekin Ağaoğlu, İclal Balkan, Esma Deniz, Neşet Eren, Seniye Fenmen, Liza Eskenazi, Peride Celal, Zeynep Fırat Menemenci, Araksi Orakyan ve Nimet Özgüç ile görüşmeler yapılmıştır. Vakıf, 1999 yılında The British Council desteğiyle bir yıl süren bir sözlü tarih projesi daha gerçekleştirmiştir. Bu proje kapsamında CHP, MHP, DYP, ANAP, DSP ve Fazilet Partisi’nden, içlerinde Gönül Say, Melek Denli Karaca, Nazlı Ilıcak, Nesrin Nas ve Oya Akgönenç’in de bulunduğu 10 kadın milletvekili ile görüşmeler yapılmıştır. Kadın Eserleri Kütüphanesi, bu yıl ise ilk kez bir sözlü tarih sertifika programı düzenlemiştir. Bu yazıda da Sözlü Tarih – Sertifikalı Eğitim Programı adını taşıyan bu etkinlik ele alınmaktadır.

Devamını Okuyun

Cinsellik, Üreme/Doğurganlık ve Sağlık Politikaları Üzerine Sohbet

Yazar: Sayı 34-35 | Haziran 2018 No Comments

 Türkiye’de cinsellik ve üreme/doğurganlık politikaları üzerine çalışan ve tartışmalar yürüten bir grup doktora öğrencisi ve doktora sonrası araştırmacı olarak farklı konferanslarda bir araya geldik. Birbirini tamamlayan araştırma konularımız üzerine yaptığımız sohbetleri genişleterek yazıya dökme fikri bu buluşmalarda ortaya çıktı. Söyleşinin kendisini kolektif bir bilgi üretimi ve bu bilgiyi kamusallaştırma pratiği olarak tasarladık. Söyleşimizde araştırma konularımızdan ve bu konuları nasıl seçtiğimizden başlayarak son dönemde Türkiye’de cinsellik, üreme/doğurganlık ve sağlık politikaları alanlarında karşımıza çıkan meseleleri masaya yatırdık. Vajinismustan “en az üç çocuk”un kimin için söylendiğine, birinci ve ikinci basamakta verilen sağlık hizmetlerindeki dönüşümlerden hizmetlere erişimde karşılaşılan eşitsizliklere, üremeye yardımcı teknolojilerin Türkiye sınırları içindeki farklı grup vatandaşlar tarafından nasıl deneyimlendiğinden bu sınırları aşan uygulamalarına kadar farklı noktalara değindik. Amacımız, politikanın tam merkezinde bulunan, üremeye ve cinsel sağlığa yönelik söylemler, kurumlar ve pratiklerle olan deneyimlerin çok yönlü boyutuna dikkat çekmek. Söyleşide tartışmaya açtığımız meselelerin başka sorular ve sohbetlere vesile olacağına inanarak konuştuklarımızı Feminist Yaklaşımlar aracılığı ile sizlerle paylaşıyoruz.

Devamını Okuyun

Karadenizli Kadın Hikayelerinin Bahçesinde Bir Gezinti:

Yazar: Sayı 16 | Şubat 2012 No Comments

2001 yılından beri Doğu Karadeniz müziği alanında yaptıkları derleme ve icra çalışmalarıyla tanıdığımız Helesa projesinin solistlerinden Ayşenur Kolivar’ın ilk solo albümü “Bahçeye Hanımeli” dinleyicilerle buluştu. Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde öğrencilik döneminde edindiği birikimini mezuniyet sonrasında özellikle Doğu Karadeniz kadın kültürü konusunda alan araştırmaları, çeşitli sanatçıların albümlerinde vokalistlik, ayrıca film ve belgesel müzikleri yaparak profesyonel hayatına taşıyan Kolivar, albümünde, Doğu Karadeniz coğrafyasında yaşayan pek çok kültüre ait şarkıyı bir çiçek bahçesinin rengârenk çiçekleri gibi derliyor. Bu anlamda “Bahçeye Hanımeli” adı, hem albümdeki kadın emeğinin bir sembolü hem de albümün genel çiçek konseptinin özeti gibi.

Bir “kültürler bahçesi” olarak tasavvur edilen Doğu Karadeniz’e özgü çiçek adlarıyla yedi bölüme ayrılan albüm, bu yönüyle şarkıları bütünlüklü bir bağlama oturtarak sunuyor. Manuşak (menekşe) ve Loresima (papatya) bölümleri, bu coğrafyadaki “kadınlık hâlleri”ni; Gastumra (güz çiğdemi), Seteney (düğün çiçeği), Mekhak (karanfil), Tsifin (ormangülü) ve Vargel (bahar çiğdemi) bölümleri ise Doğu Karadeniz’de yaşanmış göçleri, gurbetçiliği, sürgünü, tehciri, mübadeleyi konu alan şarkılardan oluşuyor.

Ayşenur Kolivar’la “Bahçeye Hanımeli” üzerinden müzik çalışmaları, alan araştırmaları, bu çalışmalarda karşılaştığı kadınlık durumları, bu durumların onun müziğiyle etkileşimi ve müziğini üretip sunarken üzerine kafa yorduğu toplumsal cinsiyet ilişkileri hakkında sohbet ettik.

Devamını Okuyun

Şiir, Kadın ve Dil

Yazar: Sayı 05 | Haziran 2008 No Comments

Şair ilk kitabı Rüzgâr Dolu Konaklar’da,

Mavi dövmeleri

Ve bitmek bilmez yasların çürük izleriyle

Durup ateşe bakıyorlar

Rüzgâr estiğinde hepsi ürperiyor

ğüsleri değiyor toprağa… diye anlatıyordu kadınları

O ilk kitaptan bugüne uzun zaman geçti, başka kitaplar, başka şiirler ve o başka şiirlerden başka kadınlar geçti.

Tanrı Görmesin Harflerimi, Onun Çölünde, Ayın Büyüttüğü Oğullar kitaplarında, çocuk, tanrıça, eş, şair, anne, ölüm, kız, kız kardeş ve tanrının duvarında bir harf oldu kadınlar.

Hangi surette olursa olsunlar, o kadınlar hem bu andan ve bu yerden seslenen, hem de çok uzak bir başlangıçtan bilgece fısıldayan kadınlardı.

Geçtiğimiz günlerde son kitabı İbrahim’in Beni Terketmesi gelince, Hacer’den bir sesleniş aradık dizelerde. Duyduğumuz dinsel olmaktan uzak bir ayinin ritmi oldu, aracısız bir hac, kendine ait bir miraç…

Gece bir sesin çağırdığı kadın

ğe çekilmek için yürüdüğünde

Onu ezecek olan dişleridir zamanın

Onu ezecek olan duanın ve tapınmanın

Yaklaştırdığı Tanrıdır

Bejan Matur’la şiir, kadın, dil ve militarizm üzerine konuştuk.

 

 

Devamını Okuyun

Kadın Ağzı Türkülerle Kadınların Hayatına Dair: İki Gösteri Deneyimi

Yazar: Sayı 02 | Şubat 2007 No Comments

Şirin Özgün ve Ülker Uncu bu yazıda Feminist Kadın Çevresi'nden kadın sanatçıların '90’ların başından beri edindikleri dans-müzik gösterisi deneyimlerini paylaşıyor. Bu deneyim sahne sanatları alanında çalışan kadınların önce içinde bulundukları alanları sorguladıkları, sonra bu sorgulamayı eleştirelliği de içinde barındıran feminist bir dayanışma içinde hayata geçirdikleri bir süreci kapsıyor. Yazarlar gösterilerin her aşamasında neden sadece kadınların yer aldığına ve sergilemelerin neden sadece kadınlara açık olduğuna dair tartışmalarını; zaman içinde feminist antropolojiyle tanışmalarını ve yöntemlerini uygulamalarını; bu araştırmalar sırasında bir araya geldikleri kadınların anlatılarından çıkan temel vurgu noktalarını aktarıyor.

Devamını Okuyun

Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Toplumsal Cinsiyet ve Savaş: Kara Fatma(lar)

Yazar: Sayı 02 | Şubat 2007 No Comments

Kadın savaşçılar, geçmişte ve günümüzde istisna olarak karşımıza çıkarlar. Bu makalede, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinin çesitli dönemlerinde kadınların savaşta yer almasına ilişkin olarak kurulan söylemlerin analizi üzerinden, bu istisnanın anlamı ve içeriği üzerine yoğunlaşılmaya çalışılacaktır. Makale boyunca, 1806’nın, Kırım Savaşı’nın, 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ve Milli Mücadele Dönemi’nin Kara Fatma(lar)’ı üzerine yoğunlaşılıyor. Kara Fatma(lar)’a ilişkin söylem savaşları bugün hala devam etmektedir. Bu nedenle, Kara Fatma(lar), yalnızca geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemindeki toplumsal cinsiyet sistemini anlamak için değil, güncel politikaların toplumsal cinsiyetle ilgili meselelere ilişkin farklı konumlanışlarını anlamak için de zengin bir alan oluşturmaktadır.

Devamını Okuyun

Kıbrıslı Kadınlar Arasında: Görünmeyeni Ortaya Çıkarmak ve Görünenle Bağlantısını Kurmak

Yazar: Sayı 01 | 2006 No Comments

Maria Hadjipavlou, milli davanın her türlü davanın önünde geçtiği çatışma toplumlarında, kadın meselesinin ve kadınların genellikle sessizleştirildiğini vurgular. Çalışmasında, koordinatörlüğünü yürüttüğü 11 aylık bir projeye dayanarak Kıbrıslı kadınların yaşamlarını ve arzularını yansıtmakta ve bunları çözümlemeye yönelmektedir. Yazar, bu projenin çeşitli safhalarına sadece kadınların dahil edildiğini ve bu yöndeki tercihin yöntemsel, kişisel ve politik amaçlar doğrultusunda şekillendiğini belirtir: Yöntemsel amaç bilgi üretmek, kişisel amaç kadınlar arasında güçlenmek ve bağlantı kurmak, politik amaç ise kadınların seslerinin ve ihtiyaçlarının karmaşıklığını açığa çıkarmaktır. Makale ayrıca, farklı cemaatlerden –Rum, Türk, Marunî, Ermeni ve Latin- kadınların arzularındaki benzerliklere ve ayrıntılara ışık tuttuğu gibi bazı büyük temaları ve çelişkileri de tartışmaya açar. Yazar, son bölümde, kadınların seslerine ve deneyimlerine dayanarak, uygulanabilecek bazı politikalara dair önerilerde de bulunur.

Devamını Okuyun