Bu makalede 11 Eylül 2001 sonrası yürütülen “teröre karşı savaş” ile hem ABD’de hem de savaş sonrası yeniden yapılandırılan ülkelerde uygulanan neoliberal politikaların toplumsal cinsiyet ve ırk ilişkilerinin yeniden inşasına etkisi tartışılmıştır. Analiz süresince esas olarak Afganistan (2001) ve Irak (2003) Savaşlarını kapsayan süreçler ile George W. Bush dönemine odaklanılmıştır. Bu süreçlerde kullanılan neo-oryantalist söylemlerin kadınlara ilişkin savaş retoriklerinin üretilmesini, Müslüman kadın imgelerinin yeniden inşasını ve çeşitli eşitsizlik eksenlerini nasıl şekillendirdiği üzerinde durulmuştur.
Sara Ruddick, “Barış Kadını: Feminist bir Yorum” başlıklı makalesinde üç farklı kadın figürüne atıfta bulunarak barış kadınına dair bir çerçeve sunmaktadır: Acının temsilcileri –gözü yaşlı anneler- mater dolorosa, savaşa ve savaş politikalarına dair mesafeli duruşlarıyla dış göz pozisyonundaki kadınlar ve uzlaştırıcılar. Bu üç kimlik, Sara’nın hayalini kurduğu barış kadını kimliğini inşa ederken değerlendirdiği, ortaklıkları ve farklılıklarıyla beraber sorguladığı kadın figürleridir. Barış kadını, hayalini kurduğu barış ortamını inşa etmek için her türlü mücadele yollarını denemekte ısrarcıdır ve bu anlamda en temel görevi savaşma pratiğinin kendisini sorgulamak olacaktır. Sara’nın sözleriyle: “Kadınların kendileri ve onların kızları, savaşın birebir hedefidir: Onlar tecavüzün, cinsel aşağılamanın, kökten bir şekilde toplumsal yerinden edilmenin, kalıcı sakatlanmaların ve cinayetin kurbanlarıdır.” Bu anlamda anne, eş, sevgili ve haz nesnesi olarak savaşa her anlamda destek vermesi beklenen kadınların var olan eril yapıya karşı çıkışları ve kendilerine atfedilen “kadınlık” rollerini sorgulamaları feminist bir görev olarak tanımlanacaktır.