Sözcükleri soyut ve somut diye ayırmayı öğrendik dilbilgisi derslerinde. Nedense gözle görülen, elle tutulan nesnelerin adı denen somut sözcüklere hemen "masa" örneği verilirdi hep. Bir de ayrılmaz ikilisi "sandalye". Soyut olanların o bildik tanımında ise "duygu ve düşünceleri anlatan sözcüklerin adıdır" denilirdi, yalnızlık gibi örneğin.
Handan Coşkun “Her Şeye Rağmen Umut” başlıklı denemesinde, kişisel deneyiminden yola çıkarak, güncel siyasi olaylar ile militarizm ve savaşa ilişkin görüşlerini dile getiriyor. Kadınların, baskı, savaş ve militarizm koşullarında güçlü bir duruş sergilemesi gerektiğini söyleyen Handan Coşkun, her şeye rağmen umut taşımanın önemli olduğunun altını çiziyor.
Bu aralar yapamadıklarımı düşünüyorum. Kalabalıklar içinde bir an köksüz, ayrıksı bir ot gibi hissettiren acımsı yabansılığımı. Ev bark sahibi halimle sokakta yatan bir kadını içimde barındırışımı. Hiçbir yeri memleket belleyemeyen yersiz yurtsuzluğumu. Yapamadıklarım kendimi uyuşturamama beceriksizliğimden kaynaklanıyor olmalı. Belleği her yeni günle silmeye meyilli coğrafyalarda bu pek acıklı bir eksiklik. Her şeye dışından, ebedi ve ezeli bir seyirci gibi bakakalıyorum. Hararetli konuşmaların, ateşli tartışmaların şaşkın kulak misafiriyim bugünlerde.