Devletin iktidarını anlamak aynı zamanda iktidarın sessizleştirdiği alanlara bakmayı beraberinde getiriyor. Bu yazı, devletin fuhuşla kurduğu ilişkiye odaklanarak, sessizleştirme üzerinden kendisine nasıl bir cinsel iktidar alanı kurduğunun analizini yapmaya çalışıyor. Devlet, vesikalı ve vesikasız olarak çalışan hayat kadınlarına dair oluşturduğu yasal düzenlemelerle kadınları sadece toplumsal yaşamın kıyılarına itmekle kalmıyor, aynı zamanda kadınların yaşadıkları deneyimi dillendirmelerini engelleyen uygulamaları da faaliyete geçiriyor. Özellikle vesikalı olarak çalışan kadınların yaşamlarında bu düzenlemeler uç noktalara vararak, bu yaşamları yalnızca devlet aktörlerinin ve devletin izin verdigi kişilerin girebileceği ve üzerine söz üretebileceği mahrem bir alana dönüştürüyor. Sonuç olarak bu yazı, sadece kadınların sessizleştirilme hikâyesine değil, fuhşa aynı zamanda devletin kendisinin de sustuğu ve fuhuş hakkındaki bilgiyi sırra dönüştürdüğü bir alan olarak yaklaşarak devletin kendi iktidarı için nasıl mahrem bir alan kurduğunu analiz ediyor.
Kamala Visweswaran, bu makalede feminist teorinin, cinsiyet temelli sığınma vakalarının değerlendirilme biçimine yönelik eleştirilerini ele alıyor. Visweswaran’a göre Güney Asya insan hakları izleme raporları, cinsiyet temelli sığınma talepleri değerlendirilirken kültürün ataerkil özellikleri ile sabitlenmesine ve böylece müdahaleci bir savunuculuk anlayışının geliştirilmesine temel oluşturuyor. Yazara göre, kültürel pratiklerin kadınların toplum içerisindeki statülerini yansıttığı söylenebilir; ancak cinsiyet temelli sığınma vakalarının değerlendirilmesinde, sadece kültüre odaklanmak yerine kadın haklarının yok sayılmasına neden olan siyasi sistemlerin ve siyasal sistemler ile kültür arasındaki ilişkinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.