Skip to main content
Sayı 44 | 2023

bell hooks’un Işığında Öğretmek

Zeynep Gönen

 

Yazı, bell hooks’un pedagojik yaklaşımını paylaştığı çalışmalarına odaklanarak okuyucuları onun pedagojik düşüncesiyle tanıştırmayı hedefliyor. bell hooks pedagojisi, eğitimin ve eğitim sisteminin her yönüyle aşındırıldığı ve baskı altına alındığı, öğretme işinin giderek değersizleştirildiği bu coğrafyada ve dönemde, bu alandaki herkes için esin ve umut kaynağı olabilecek güce sahip. bell hooks çoğunlukla üniversite eğitiminden bahsediyorsa da hem kendi deneyim aktarımı hem de eğitim üzerine düşündüğü konular herhangi bir seviyeye ya da kuruma özel değil. Eğitimle ilgilenen herkesi ilgilendirecek, tüm öğrenci ve öğretmenlere öğrenme sürecine dair yeni ufuklar açabilecek yazılar. Bu yazı bell hooks’un pedagojik strateji ve prensiplerinin önemli hatlarına değinerek, özellikle “katılımcı pedagoji” kavramını açmayı hedefliyor. Yazı okuyucuyu bell hooks’a yöneltmeyi amaçlayan bir çağrı niteliğinde.

Teaching in the Light of bell hooks

This article is about bell hooks’ pedagogical works, and it aims to introduce readers to her pedagogical thinking. bell hooks’ pedagogy has the power to be a source of inspiration and hope for everyone in this field in Turkey particularly at this moment when education system is eroded in every way, and teaching is devalued. While bell hooks mostly talks about university education and classes, both the experience she talks of and the subjects she thinks about are not limited to any educational level or institution. Her pedagogical articles can benefit anyone who is interested in education and open new horizons for all students and teachers about the learning process. In this article, I aim to talk about bell hooks’ pedagogy, in particular her concept of “engaged pedagogy”, and bring forward some important lines of her pedagogical strategies and principles. In essence, this article is a call for the readers to take an interest in bell hooks.

bell hooks[1] günümüz siyah ve kuir feminist düşüncenin kıymetli yazarlarından biri. Onu 2021’de erken sayılabilecek bir yaşta kaybettik. 69 yaşındaydı öldüğünde. Üretkenliği, keskin zekâsı, ince yumuşak sesi, yazısının açıklığı, farklılığa alan açan muhabbetinin daha uzun bir süre bizimle olması mümkün olamadı. Belki siyah kuir bir kadın olarak ölümü, Ruth Gilmore’un “prematüre ölüm” kavramındaki gibi yaşadığı düzenin, kendi tarifiyle “beyaz üstünlükçü, kapitalist patriyarka” düzeninin ve onun yarattığı eşitsizliklerin olağan bir sonucu.[2] 

Ancak “erken” ya da “prematüre” sıfatları bell hooks’un ölümünü tarif etse de yaşamını pek tarif etmiyor. Tam da adını koyduğu bu büyük iç içe girmiş baskı rejimine inat, özgürlüğün teorisini ve pratiğini üretmekle geçmiş koca bir yaşam onunkisi. Kırka yakın kitapta ve başka çeşitli mecralarda da hem kendi başına hem başkalarıyla birlikte feminizmden sınıfa, ırkçılıktan pop kültüre, aşktan dine, şiirden eğitime, cinsellikten baskı biçimlerine türlü konu hakkında ve çok katmanlı analizler sundu. Berrak diliyle herkes için yazdı, anlattı ve karmaşık pek çok konuyu anlaşılır kıldı. Akademinin üstten diline inat basit, dürüst, sevgi dolu ve korkusuz bir sesle yazdı. Onu okuyan ve dinleyenlerin sırt dönemeyeceği bir ışık bell hooks ve ölmüş olsa da ışığı parlamaya devam ediyor.

bell hooks, 1970’lerde özellikle siyah feminist düşüncenin önderlerinden olması ve feminizme açtığı yeni sorular ve alanlar bakımından çığır açıcıdır. Kadınların deneyiminin ırksal ve sınıfsal boyutlarına bakmış ve bu boyutların kesişen dinamiklerine dikkat çekmiştir. Özellikle siyah ve diğer etnik ve ırksal azınlıklara mensup kadınların kapitalist düzen içinde karşı karşıya kaldıkları baskıya odaklanan yazılarıyla, beyaz feminist harekete yönelik önemli eleştiriler getiren siyah feminist düşüncenin mimarları arasında yer almıştır. bell hooks’un feminizmi bu eleştirel boyuta rağmen her zaman oldukça kapsayıcı olabilmiş, feminizmin gerçekten herkese yönelik, herkesi iyileştirebilecek bir ideoloji olduğunun altını sıkça çizmiş, bu konuda bolca üretimde bulunmuştur. Türkçeye de çevrilmiş olan Feminizm Herkes İçindir: Tutkulu Politika ya da feminist düşüncenin erkek dünyasında gerçekleştirebileceği dönüşümleri araştırdığı Değişme İsteği: Erkekler, Erkeklik ve Sevgi (2018c), We Real Cool: Black Men and Masculinities [Çok Havalıyız: Siyah Erkekler ve Erkeklikler] (2003) bu kapsayıcı tavrın ve sorunsallaştırmanın örnekleridir.

bell hooks, Türkiye’de de feminist düşünce ile ilgilenenlerin aşina olduğu bir isim.[3] Özellikle son yıllarda birkaç önemli eseri Türkçeye kazandırılarak daha geniş bir kesime ulaştırıldı. Feminizm Herkes İçindir: Tutkulu Politika (çev., Aysel Yıldırım, Berna Kurt, Ece Aydın, Şirin Özgün, BGST, 2012b), Hep Aşka Dair (Çev. Umur İda, NotaBene, 2018a), Değişme İsteği: Erkekler, Erkeklik ve Sevgi (ÇevZeynep Kutluata, BGST, 2018b), Duygu Yoldaşlığı: Kadınların Sevgi Arayışı (Çev. Öznur Karakaş, BGST, 2020), Sınırları Aşmayı Öğretmek, (Çev. Arzu Eylem, NotaBene, 2021) ve bunlara ek olarak, bazı yazılarının çevirileri de çeşitli mecralarda okuyucularla buluştu. Örneğin “Sınıfta Sınıfla Yüzleşmek” yazısı Eleştirel Pedagoji (2018c) dergisinde ve “Haddini Aşmayı Öğretmek” yazısı da Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar (2021) dergisinde basılmıştır.

bell hooks’un feminist düşüncesiyle bağlantılı olsa da onu tanıyanların çok da aşina olmadığı başka bir üretim alanı olan öğretme ve öğretmenlik bu yazının asıl konusu. Keza bell hooks’un eğitim ve öğretmenlik meselesi üzerine yazdığı denemelerden oluşan üç kitabı bulunuyor: Teaching to Transgress [Sınırları Aşmayı Öğretmek] (1994), Teaching Community [Topluluk Yaratmayı Öğretmek] (2003a) ve Teaching Critical Thinking [Eleştirel Düşünmeyi Öğretmek] (2009). Bu yazı, bell hooks’un bu üç kitapta, özellikle de Türkçeye çevrilen Sınırları Aşmayı Öğretmek’te paylaştığı fikirlerine odaklanarak okuyucuları da onun pedagojik düşüncesiyle tanıştırmayı hedefliyor. Türkiye’de bell hooks’un pedagojisiyle ilgilenen bazı çalışmalar da mevcut. Örneğin, Merve Alpaydın (2021) ve İmge Oranlı (2022), bell hooks’un yazılarında olduğu gibi kişisel deneyimleri üzerinden onun sınıf ve eğitim üzerine düşüncelerini açıyor. Elif Ertem’in (2021) Feminist Tahayyüller’de yayımlanan “Haddini Aşmayı Öğretmek” yazısı Sınırları Aşmayı Öğretmek kitabının bir incelemesi ve özeti niteliğinde. Bu yazı da onlara katılarak, bell hooks’un bize sunduğu önemli pedagojik konulardan bazılarını, özellikle de “katılımcı pedagoji” kavramını ele alacak. bell hooks pedagojisi eğitimin ve eğitim sisteminin her yönüyle aşındırıldığı, öğretme işinin değersizleştirildiği bu coğrafyada ve dönemde, bu alandaki herkes için esin ve umut kaynağı olabilecek güce sahip. Türkiye’de eleştirel öğretim üyelerinin akademiden uzaklaştırıldığı[4], devletin ideolojik sınırları dışındaki bilgi üretiminin çok çeşitli yollarla kısıtlandığı, dinci bir eğitim ve baskının yeni taşlarının döşendiği bu dönemde[5], bell hooks eğitimi dert edinenlere ilaç gibi gelecektir. bell hooks’un yazıları çoğunlukla üniversite eğitiminden bahsediyorsa da, hem kendi deneyim aktarımı hem de eğitim üzerine düşündüğü konular herhangi bir seviyeye ya da kuruma özel değil. Eğitimle ilgilenen herkesi ilgilendirebilecek, tüm öğrenci ve öğretmenlere öğrenme sürecine dair yeni ufuklar açabilecek yazılar. Okuduğunuz bu yazı da okuyucuyu bell hooks’a yöneltmeyi amaçlayan bir çağrı niteliğinde.

Sınıfın Olasılıkları

Akademide değerin özellikle araştırma ve yazma ekseninde belirlendiği bir dönemde bell hooks her şeyden önce öğretmenlik ve sınıfa verdiği özen ve ilgi ile akademi ve üniversite dünyasına dair bir alternatif yaratır. Üniversitelerde öğretmenlik çoğu akademisyen için bir külfet olarak görülmekte, “asıl” yapılan araştırma ve yazma işlerinin yanında tali bir yere konulmaktadır. Bunda üniversitelerin üretkenliğinin endekste yer alan dergilerdeki yayınlarla ölçülmesinin, akademisyenlerin değerinin araştırma fonlarını üniversiteye getirebildikleri sürece verilmesinin, her seviyede eğitimin neoliberal yeniden yapılanmasıyla piyasa dinamiklerinin eğitimde belirginleşmesinin elbette ki payı büyüktür.[6] Eğitim emeği, üniversite ötesinde de değersizleştirilmiş bir emeğe dönüşmüştür. Tüm bunlara karşın, bell hooks kendini bir düşünür, yazar ve şair olmanın yanında öğretmen olarak da kurmuş, öğretmenlik işinin ve eğitimin akademideki yerini teslim eden nadir akademisyenlerden ve düşünürlerden biri olmuştur.

bell hooks yazılarıyla bize sınıfta bir öğretmen olarak var olmanın heyecanlı ve anlamlı doğasını hatırlatır. Onun için öğretme eylemini anlamlı kılan şey, sınıfın pek çok olasılığı açan bir yer, özellikle özgürlük ve adalet için yürütülen mücadelelerin bir parçası olmasıdır. bell hooks’un öğretmeye dair heyecanı Brezilyalı bir eğitimci ve felsefeci olan Paul Freire’nin ufuk açıcı pedagojisiyle tanışmasıyla derinleşmiştir. Freire, Ezilenlerin Pedagojisi (2010) kitabında da irdelediği gibi eğitimi kapitalist düzenin ve muktedirlerin ideolojik bir baskı aygıtı olmaktan çıkarıp ezilenlerin özgürleşmesine hizmet edebilecek bir araca dönüştürmeyi tasarlamıştır. Özellikle işçi sınıfının ve ezilen sınıfların her zaman daha fazla sömürülmelerine yol açan ezberci ve “bankacı” eğitim modeline karşı, Freire’nin eğitim modeli bilgiyle gerçekten yaratıcı bir uzamda haşır neşir olan ve böylece ezilenleri sisteme hizmet etmek için yetiştirmeye odaklanan değil, onları özgürleştirmeye yönelik bir kapı açan pratikler ve pedagojik araçlar oluşturmuştur. Freire’nin “bankacı” olarak nitelendirdiği eğitim biçiminde öğretmenler bilginin sahipleri, öğrenciler ise pasif alıcılarıdır; bilgi tek yönlü bir alışveriş ilişkisidir. “Bankacı” modelde, öğretmenler sorgulanamaz bir otorite konumundadır. Bu otorite ise öğrencinin özgürlüğü için değil bilgi yoluyla tahakkümü için inşa edilmiştir. Aynı zamanda eleştirel düşünmeye, sorgulamaya açık olmayan bu eğitim biçimi, toplumsal tahakkümün de zeminidir. Ezilenlerin Pedagojisi, “bankacı” eğitim modeline karşı, devrimci bir eğitim pratiği kurmayı önerir ve bunun yollarını açar. Eğitim sınıf atlamaktan öte, derin bir düşünme, diyalog ve katılım yoluyla bireysel olduğu kadar toplumsal bir dönüşüme de yol açacak altüst edici bir güce sahiptir (Freire 2010). bell hooks da bu eleştirel eğitim geleneğine sahip çıkarak sınıf ve eğitimin dönüştürücü gücüne inanır. bell hooks (2021: 191) Sınırları Aşmayı Öğretmek’in son paragrafında şöyle der:

Akademi bir cennet değil. Ancak öğrenim cennetin yaratılabileceği bir yer. Sınıf, tüm sınırlamalarıyla olasılık yeri olmayı sürdürüyor. Bu olasılık alanında özgürlük için emek verme, kendimizden ve yoldaşlarımızdan talepte bulunma fırsatımız var: sınırların ötesine geçmenin, sınırları aşmayı öğrenmenin yollarını birlikte hayal etme, sınırları ihlal ederken bile gerçeklikle yüzleşmemizi sağlayan zihin ve kalp açıklığına sahibiz. İşte bu, özgürlük pratiği olarak eğitim.

bell hooks, Freire gibi, eğitimin baskıcı ideolojilerini ve pratiklerini sorgulayan ve onlara kafa tutan, eleştirel ve özgürlükçü bir pedagojinin teorisi ve pratiğiyle ilgilenmiştir. Aynı zamanda Freire’nin ötesine geçerek, bu özgürlükçü pedagojinin temeline feminist perspektifi koyarak ezilenlerin eğitim yoluyla ve sınıfta özgürleşmesinin çok katmanlı dinamiklerini araştırabilmiştir. Freire’den farklı olarak kapitalist tahakküm düzeninin çok katmanlı olduğunu iddia etmiş ve sınıfsal tahakkümün ötesinde -ve onunla iç içe geçen- toplumsal cinsiyet ve ırksal eşitsizliklerin eğitimdeki tezahürlerini incelemiştir. Eğitimde ve sınıfta bu çoklu tahakkümün ezilenlerin önüne koyduğu sınırları aşmanın ve feminist özgürleşmenin yollarını aramıştır.  Bu bakış açısı öncelikle kendisinin siyah işçi sınıfından bir kadın olarak 1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nin güneyindeki ayrımcı rejimin okullarından, ayrımcılığın kaldırılarak okulların birleştirildiği 1960’lara ve sonrasında, 1970’lerde yüksek öğretimin içinde derinden hissettiği marjinalleştirilme ve ötekileştirilme deneyimlerinden süzerek getirdiği anlayışla belirlenir. Öğrencilik deneyiminin yanında, bir öğretmen olarak kendi sınıflarındaki izlenimlerini ve deneyimlerini de ekleyerek pedagojik sorularını ve kavramlarını oluşturmuştur. Sınıf salt öğretmenin bilgiyi aktardığı, öğrencilerin pasif bir şekilde kafasına soktuğu bir yer değil, toplumsal olanın yansıdığı ve bu açıdan da o toplumsal olanın dönüştürülebileceği, ırkın, cinsiyetin, cinselliğin, sınıfsal dinamiklerin türlü tezahürlerinin olduğu bir olasılıklar yeridir. Pek tabii bu pedagoji onun çok daha başka alanlara yayılan entelektüel okumaları ve düşünceleriyle kesişir; bell hooks’un çok yönlü toplumsal analizi, pedagojisinde ve sınıfa dair düşüncelerinde de elbet kendini göstermiştir. Zaten pedagoji denemeleri sınıf ve öğrenme/öğretme üzerine çok çeşitli yerlere gider. Beden, aşk, baskı rejimleri, feminizm, topluluk, şifa, umut, eleştirel düşünmek, sınıf içi ideolojik gerilimler, ırk, öğretmenin otoritesi gibi konuları bu pedagojik yazıların konusu ederek sınıfa dair yeni yeni kapılar açar, sınıfın özgürleştirme umudunun yanında onu çok geniş ve katmanlı bir üretim alanı olarak görmemizi sağlar. Aşağıdaki bölümlerde bell hooks’un bu olasılıkları açan birtakım kavramlarına ve düşüncelerine değineceğim.

Katılımcı Pedagoji ve Eleştirel Düşünme

bell hooks pedagojisine farklı farklı isimler verir: “katılımcı pedagoji”,  “bütünsel pedagoji” “eleştirel pedagoji” vb. Bu farklı isimler bir yandan onun pedagojik konuları açarken yaptığı vurguya göre değişir, diğer yandan da bu, bell hooks’un pedagojisinin tamamına ermiş, her yönüyle teorize edilmiş bir pedagoji değil, deneyimsel olarak kavramlaştırılmış ve yazılmış birtakım pedagojik prensipler ve stratejiler olmasından ötürüdür. Yine de, eserlerinde bir okuyucu olarak bu farklı isimlendirmeler ve tanımlamalar arasındaki ilişkiye dair yeterince ipucu ve bağlantı noktaları bulmak mümkündür. Yazının geri kalanında katılımcı pedagoji kavramı ile başlayarak, bu farklı isimlerin açtığı strateji ve prensiplere, birbirleriyle bağlantılarının da altını çizerek değinmeye çalışacağım.

Katılımcı pedagoji öncelikle öğrenme sürecinin tek yönlü değil kolektif bir süreç olduğunu iddia eder. Öğrenmenin dönüştürücü olabilmesi, öğrencinin sadece bilgiyi alan bir tüketici konumundan çıkarak, bilgi üretimine dahil olması ile mümkün olacaktır, bell hooks’a göre. Öğrenmede katılım ve öğrenme sürecine gerçekten dahil olmak, öğrencilerin hayatına dokunabilen ve bilgiyi onlara gerçekten yaklaştırabilen bir öğretimi gerektirir. Bu bir taraftan bilginin öğrencilerin hayatlarında bir yere değebilmesi ile mümkün olabilir. bell hooks için bilgi salt bir otorite kurma aracı değildir. Eğer öğrenci bilginin kendi hayatında değdiği yeri göremezse, öğrencinin öğrenme sürecine gerçekten katılması ya da derinleşebilmiş bir öğrenmenin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır. Öte taraftan, gerçekten içselleştirilebilen ve tüketime dayanmayan, katılımı mümkün kılan öğrenme için eleştirel düşünme kapasitesinin geliştirilmesi gerekir. bell hooks sınıfta öğrencilerin beraberce sorgulama ve düşünme kapasitesinin geliştirilmesi, bunun pekiştirilmesi gerektiğini, herhangi bir öğrenme sürecinin öncelikle öğrencide düşünme motivasyonunun sağlanması ile mümkün olacağını savunur. Öğrenci eleştirel düşünme ve açık fikirlilik vasıtasıyla bilgiyle daha yakından haşır neşir olacaktır. Ona göre öğrencinin eğitime katılması için en önemli şey eleştirel düşünebilmek ve eleştirel düşünceye açık olmaktır. Şöyle diyor bell hooks (2010: 11):

Açık fikirli olmak, eleştirel düşünmenin temel bir gerekliliğidir. Sık sık radikal açıklık hakkında konuşuyorum çünkü akademik ortamlarda geçen yıllardan sonra, birinin bakış açısına bağlı kalmanın ve onu korumanın ve diğerinin bakış açısını göz ardı etmenin çok kolay olduğunu anladım. Eleştirel düşünme, hayal gücümüzü kullanmamızı, olayları kendi bakış açımızdan farklı olan bakış açılarından görmemizi ve konumlarımızın olası sonuçlarını tasavvur etmemizi gerektirir.

Eleştirel düşünme, özellikle sınıfta herkesin katıldığı bir öğrenme ortamında gerçekten etkili olacaktır. Öğretmen, farklı bakış açılarının doğrudan öğrenciler tarafından paylaşılmasını sağlayacak ortamı kurarak, beraber bir diyalog içinde öğrenme pratiğiyle sınıftaki öğrencileri tek başına bireylerden öte, bir öğrenme topluluğunun üyesi haline getirir. bell hooks’a göre sınıf, herkesin fikrini beyan edebildiği, birbirinden beslendiği, tartıştığı bir ortam sunmalıdır. Böylece sınıf kolektif bir alan ve aynı zamanda heyecanlı bir katılım mekânı, coşkulu bir öğrenme yeri haline gelir:

Sınıfta eleştirel düşünmenin en heyecan verici yönü, herkesin inisiyatif almasını, öğrencileri aktif olarak tutkuyla düşünmeye ve tutkulu, açık bir şekilde fikirlerini paylaşmaya davet etmesidir. Sınıftaki herkes, öğretmen ve öğrenciler, birlikte bir öğrenme topluluğu oluşturmaktan sorumlu olduklarını kabul ettiklerinde, öğrenme en anlamlı ve faydalı halindedir (hooks 2010: 11).

Böyle bir katılımın sağlanması için öğretmenin sınıfı hem bir öğrenme topluluğuna dönüştürmesi ve öğrenciler arası ilişkiyi kurması, hem de öğrencileri biriciklikleri içinde tanıması ve ihtiyaçlarını anlaması gerekir. Beraberce öğrenebilmenin yolu hem öğretmenle öğrenciler arasında hem de öğrencilerin kendi aralarında bağların kurulması ve yeşermesinden geçer. Bilgi böylece sınıfta kolektif olarak üretilecek ve bu dinamikler içinde içselleştirilecektir. Bilgiyle kurulan bu ortaklaşa ilişki öğretmenin rehberliğinde oluşan bu topluluğun varlığıyla mümkündür. Farklı seslerin birbirlerini dinleyebilme ve kendini ifade edebilme noktasına gelebilmeleri için, öğrencilerin kendilerini bir öğrenme topluluğunun parçası olarak görmeleri ve bu topluluk için de öğretmenin sevecen rehberliği gerekir. Öğrencilerini hem birey olarak anlamak ve tanımak, hem de bir topluluk olarak ilişkilerini kurmak katılımcı pedagojinin önemli bir stratejisidir.

Öğretmenin ve Öğrencinin Ruhu: Bütünsellik

Yukarıda bell hooks’un pedagojisine verdiği isimlerden birinin “bütüncül pedagoji” olduğunu yazmıştım. Bütünsellik ya da bütünlük ile kastettiği şeylerden biri sınıfta var olan herkesin çok katmanlı, kendine has ve farklı bağlam ve deneyimlerden gelmeleridir. Öğrencileri tanımak ve kolektif bir öğrenme topluluğu oluşturmak ise öğrencilerin sadece verileni almaya odaklı beyinler olarak değil, onların farklı yönlerinin göz önünde bulundurulduğu ve insan olarak ele alındığı bir bakış açısını gerektirir.

Öte taraftan, var olan eğitim sistemlerinin ve pedagojik pratiklerin çoğunda öğretme ve öğrenme genel olarak zihinsel, entelektüel bir iş olarak görülür. Sonuçta egemen eğitim sistemlerinde amaç öğretmenin topladığı ve sahip olduğu bilgiyi öğrenciye aktarmasından başka bir şey değildir. Bu genel algı bazı önemli konuları gözden kaçırır. Birincisi hem öğretmen hem de öğrenci zihnin ötesinde, beden ve ruhtan oluşan bir bütünlüktürler.[7] Öğrencilerin duyguları, deneyimleri, bedensel ihtiyaçları öğrenme sürecine doğrudan etki eder. bell hooks’un özgürleştirme ve iyileştirme şansı veren katılımcı pedagojisinin içinde ne öğrenciler ne de öğretmenler bedensiz ya da ruhsuzdur. Öğrenciyi bütünlüğü içinde göremeyen bir öğretim çoğunlukla içselleştirilemeyen, ezbere dayanan, öğrencinin gerçeğiyle bağı olmayan, anlamsız bir şeye dönüşme riski taşır.

Öğretmenin işi bu bağlamda sadece bilgiyi getirmek değil, öğrencilerinin iç dünyalarına, yaşantılarına yaklaşan, onlara özen gösteren ve onları türlü yanlarıyla sınıfa katan bir rehberliktir. Öğrenciler ne duygusal ne de materyal koşullarından bağımsız olarak gelirler sınıfa. Öyleyse, öğrenmek bu koşullardan bağımsız olamaz ve öğretmen de tüm bu faktörleri düşünmek durumundadır. bell hooks şöyle der: “Eğer öğrencilerin ruhuna saygı duyan ve onları önemseyen bir öğrenme şeklini benimsiyor, öğrenmenin derin ve samimi bir tutumla doğmasını istiyorsak gerekli koşulları sağlamalıyız” (hooks 2021, 19). Onun kastettiği dini bir eğitim değildir; insanların sadece zihinden oluşmuş varlıklar olmadığı ve ruhun öğrenmede önemli bir yeri olduğudur. Öğrencilerin sınıfta verilen bilgiyi koşulsuz alacakları iddiasına karşı çıkar ve onları geçmişleri, hayatları, çektikleri zorluklar, hayalleri, duyguları, ilgileri ve deneyimlerinden oluşan karmaşık bireyler olarak ele alır. Sınıfta bu ilişkilenme biçimi ile kurulan bağın eğitim için temel olduğunu söyler. Tüm bunların sınıfın dışında bırakılacağını düşünmenin ve sınıfın duygulardan, dertlerden, deneyimden arınmış bir mekân olduğunu sanmanın özgürleştirici eğitimden ziyade, baskıcı ve heyecansız bir eğitim modeli olan Freire’nin “bankacı eğitim modeli”ne dair bir pratik olduğunun altını çizer.

Bu bütüncül bakış açısı öğrenci kadar öğretmen için de kendini gerçekleştirmenin bir yoludur. Bütüncül eğitim bell hooks’un deyişiyle öğretmenin de büyüdüğü, iyileştiği ve bunu yaparken öğrencilere de güç verebileceği bir pedagojik yaklaşımdır:

Katılımcı pedagoji salt öğrencileri güçlendirmeye çalışmaz. Bütünlüklü öğrenme modelini kullanan her sınıf, öğretmenlerin de olgunlaştığı ve süreçle birlikte güçlendiği bir ortam sunar…Kendini gerçekleştirmenin zorluğunu kabullenen profesörler, öğrencilerin ilgisini çeken daha iyi pedagojik yöntemler üretebilecek, yaşama kapasitesini derinlemesine arttıran bilme yolları sağlayabileceklerdir (hooks 2021: 26-27).

Katılımcı ve bütüncül pedagoji öğrencinin ruhuna seslenirken, öğretmenin de kendini gerçekleştirebildiği, iyileştirebildiği, işiyle gerçek bir bağ kurabildiği yöntemlere işaret eder. Sınıf her zaman tüm katılımcıları için bu tür olasılıklar içerir.

Sınıfta Zevk ve Coşku

Öğrenme sürecinde katılımı sağlayan, ruhu da sınıfa getiren bir öğrenmeyi gerçekleştiren çok çeşitli şey var elbette. Ama sınıfta öğrenme sürecinde birbirimizle ya da öğrenilen şeyle bir bağ kuramadığımızda, gerçek, özgürleştirici güce sahip bir öğrenme gerçekleşmez aslında. Bilgiler bilgi bankasında bir süre saklanır, ama çoğu zaman bir dönüşüm yaratmaktan uzak, özgürlükten çok tahakküme hizmet eden bir eğitim gerçekleşir.

bell hooks’a göre katılımcı bir eğitim modelinin en temel araçlarından biri, öğrenme sürecine heyecan katmak, sınıfın zevk veren bir yer olması, öğrenmenin neşe verebilen bir süreç olmasıdır. Onu diğer eleştirel ya da radikal pedagojilerden en çok ayıran da neşenin ve coşkunun onun pedagojisindeki temel pozisyonudur. bell hooks, öğrenciyi öğrenmeden uzaklaştıran en belirgin hallerinden birinin sınıfta sıkıntı olarak tezahür ettiğini, bilgiyle kurulan bağın sıkıntıyla derin bir yara aldığını iddia eder. Öğretmenin sınıfta heyecana yer açması, hatta onu bir pusula gibi kullanması gerektiğini savunur.

Sıkıntının karşısında sadece komiklik ya da espriler yapan bir öğretmenden bahsetmez bell hooks. Pek tabii bunlar da değerli araçlardır. O daha önemlisi sınıfta öğrencilerin bilgiyle ve birbiriyle haşır neşir olmaktan coşku ve neşe duymalarını sağlayacak yöntemleri hatırlatır ve böyle bir öğretmenlik modelini önerir. Öğretmenin ille de esprileriyle öğrencileri güldürmesini değil, ama suratsız bir sınıf ve öğrenme modeline karşı, katılımcılar arasındaki bağları ve kahkahayı sınıfa getirmesi gerektiğini söyler.  Coşku ve neşenin pedagojisindeki merkezi yerini şöyle açıklar: “Pedagoji anlayışımı şekillendiren ilk paradigma şuydu: Sınıf heyecan verici bir yer olmalıydı, sıkıcı bir yer değil. Eğer can sıkıntısı sınıfı ele geçirirse, o zaman atmosferi değiştirecek, hatta bozacak yöntemler geliştirmek gerekirdi” (hooks 2021: 13).

Bu coşkuyu ve heyecanı yaratanın ise sadece bilginin enteresanlığından kaynaklanmadığını, daha çok sınıftakilerin birbirini tanıma, dinleme, birbiriyle iletişim kurma isteğinin olduğunu söyler: “Fakat, düşüncelerden doğan heyecan, coşkulu bir öğrenme süreci için yeterli değildi. Bir topluluk olan sınıfta heyecan duyma kapasitesi, birbirimize duyduğumuz ilgiye, farklı sesleri duymamıza, farklılıkları kabul etmemize bağlıydı” (hooks 2021: 13). Sınıfta “coşku kolektif bir çabanın ürünüdür” (hooks 2021: 14). Öğrenme sürecinde sıkıntı ve ruhsuzluğa karşı neşe ve zevki gündeme oturtarak, baskıcı eğitim sistemlerine kafa tutmayı da başarabileceğimizi iddia eder. Kahkahadan korkan otoriteye inat, sınıfların şenlendiği, hareketlendiği, heyecanlandığı zamanlarda öğretim anlamlı ve özgürleştirici olabilecektir. Çünkü neşenin ve coşkunun bir bütünlük olarak öğrencinin içine işleyecek bir şey haline geldiğini, böyle bir bilginin de ancak güçlendirici ve özgürleştirici olabileceğini söyler. Neşe ve coşku, baskıcı rejimlerde ne kadar korkutucuysa, bell hooks için o kadar elzemdir. Neşe, zevk ve coşku sınıfta hem öğrenme sürecini katılımcı bir şekilde pekiştirecek, öğrencinin bilgiyle bağını örecek, hem de öğrencilerin aralarındaki türlü farklılıklara rağmen açık bir iletişim içinde kalmalarını sağlayacaktır.

Sonuç

bell hooks sıkıntı veren bağlamsız, bankacı ve baskıcı eğitim modellerine inat sevgi dolu, neşeli, bağ kuran katılımcı bir öğrenme öneriyor. Bu şekilde öğrencilerle öğretmen, öğretmenle öğrenciler ve bilgiyle öğrenciler arasındaki çok katmanlı sınırların, özgürlüğün önündeki duvarların aşılmasına vesile olacak pedagojik stratejileri ve prensipleri bizlere sunuyor. Bu tarz bir eğitim, öğrenmekten ve öğretmekten ve bunun zevkinden uzaklaşmış herkesin ihtiyacı.  Sınırları Aşmayı Öğretmek’in Türkçe çevirisinin arka kapağında yazdığı gibi bell hooks yazıları ile bize “ruh üfler” ve belki sıkıntıya kapılmış sınıflara bir serinlik getirebilir.

bell hooks ışığında öğretmeyi ve eğitimi düşünmenin ötesinde, onun pedagojik yaklaşımını uygulamak bağlamdan bağlama değişiklik gösterecektir pek tabii. Keza sınıf, içinde bulunduğu topluma göre şekillenir ve sınıfta özgürleşmenin yolları o toplumun dinamiklerinden bağımsız olamaz. Özellikle Türkiye’de toplumsal, bireysel ve akademik özgürlüklerin oldukça kısıtlandığı[8], eğitimin metalaştığı[9], özelleştirildiği, öğretmenlerin değersizleştirildiği[10] bu dönemde sınıf içinde ve dışındaki türlü baskı mekanizmalarının ve eşitsizliklerin[11] hiç de azımsanmayacak duvarlar ördüğünü düşünecek olursak, bell hooks’un özgürleştirme iddiası karşısında önemli sınırlar olduğu görülebilir. Bu koşullarda, böyle büyük uçurumları aşabilecek bir öğretme modelinin mümkün olup olmadığı tartışılabilir elbette. Yine de bell hooks’un düşünceleri Türkiye’deki sistemin içinde var olmaya çalışan öğrenci ve öğretmenlere de birtakım ipuçları ve stratejiler sunabilir. Onun fikirleri hem daha özgürlükçü eğitim alanlarından hem de ayrımcı ve baskıcı okullardaki deneyimlerden geldiğinden aslında yazdıkları içinde bulunduğumuz bağlama da hitap edebilecek çeşitliğe sahip. Bunun ötesinde, farklı bağlamlara rağmen, her toplumda kendini gerçek ve özgürleştirici bir öğrenmeye adamış, sınıfı zevkli bir alana dönüştürebilen, öğrencilere özen gösteren, onların bağlamını yargısız bir şekilde anlamaya açık olan öğretmenler mevcut. Öğrencilerin bilgiyi içselleştirebilmelerini sağlayacak ve onların eleştirel düşünme kapasitesini genişletebilecek müdahalelerde bulunmak da hâlâ olası. Halihazırda Türkiye’de de pek çok öğretmen ellerindeki kaynaklarla, daralmış alanlarında benzer bir pedagojiyle hareket ediyor elbet. O zaman bize düşen bu baskıcı ve bankacı eğitim sistemi içinde bell hooks’un bize sunduğu başka türlü, özgürlükçü feminist bir pedagojik yaklaşımın değerini teslim etmek, böylece öğretmenleri ve öğrencileri güçlendirmek ve onlara destek olmak, sınıfa ve öğrenime dair heyecan duymayı sağlamak ve sınıftaki öncelikleri hatırlatmaktır.

Okuduğunuz metnin bell hooks ışığını sınıfınızın duvar çatlaklardan sızdırması dileğiyle…

KAYNAKÇA

Akyol, S. ve diğerleri, der. (2008). Dönüştürülen Üniversiteler ve Eğitim Sistemimiz. Eğitim Sen Yayınları.

Alpaydın, M. (2021) “Paul Freire, bell hooks ve Ben.” Eleştirel Pedagoji 69 (2021): 69-72. http://www.elestirelpedagoji.com/FileUpload/ks7397/File/69_merve.pdf

Aşan, E (2022). “bell hooks’un Ardından”. Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar 42: 175-178. http://www.feministyaklasimlar.org/sayi-43-2022/bell-hooksun-ardindan/

Birgün (2019). “Alevi öğrencilere ‘namaz kılın’ baskısı” (23 Ekim). https://www.birgun.net/haber/alevi-ogrencilere-namaz-kilin-baskisi-273613

Erdem, A. K. (2023). “Okullarda “manevi danışman” görevlendirilmesi tartışma yarattı… Karşı çıkan ve destekleyen ne diyor?” Independent Türkçe (12 Haziran). https://www.indyturk.com/node/639216/haber/okullarda-manevidanışman-görevlendirilmesi-tartışmayarattı-karşı-çıkan-ve

Ertem, E. (2021) “bell hooks ile Haddini Aşmayı Öğrenmek.” Feminist Tahayyül 2 (1): 125-131. http://www.feministtahayyul.com/wp-content/uploads/2021/02/ft3_07.pdf

Eser, T. (2019) “Vizyonu laik misyonu dinci eğitim” Birgü(27 Ekim). https://www.birgun.net/makale/vizyonu-laik-misyonu-dinci-egitim-274088

Demirdiş, M. ve N. Çürük. (2022). “Eleştirel Eğitim Bağlamında ‘Gestus’u Yeniden Düşünmek.” Yetişkin Eğitimi Dergisi 5. https://www.yetiskinegitimi.org/tr/arsiv/15-yetiskin-egitimi-dergisi-cilt-5-sayi-8-mayis-2022/63-elestirel-egitim-baglaminda-gestus-u-yeniden-dusunmek

Freire, P. (2010). Ezilenlerin Pedagojisi. Ayrıntı Yayınları.

Gilmore, R. W. (2007). Golden Gulag: Prisons, Surplus, Crisis, and Opposition in Globalizing CaliforniaUniv of California Press, 2007.

Genç, F. (2016). “Çetin Çelik ile Söyleşi: Eğitimle Aşılması Güç Duvarlar Örüyoruz.” Saha 4:18-27.

Genç, F., der. (2021). Üniversite: İktidar, Dayanışma, YurttaşlıkSaha 8.

İnal, K. (2006). “Neoliberal eğitim ve yeni ilköğretim müfredatının eleştirisi.” Praksis 14: 265-287.

İnal, K. (2016). “Öğretmen Emeği: Niteliksel Değişimlere İlişkin Sistemik Denetimlerin Eleştirel bir Analizi.” Saha 4: 60-66.  

hooks, b. (2003a). Teaching Community: A Pedagogy of Hope. Routledge.

hooks, b. (2003b). We Real Cool: Black Men and Masculinities. Routledge.

hooks, b. (2008). “Haddini Aşmayı Öğretmek” Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar 5: 92-100.

hooks, b. (2009). Teaching Critical Thinking: Practical Wisdom. Routledge.

hooks, b. (2012). Feminizm Herkes İçindir. Tutkulu Politika, Çev. Aysel Yıldırım, Berna Kurt, Ece Aydın, Şirin Özgün. BGST, 2012.

hooks, b. (2018a). Hep Aşka DairÇev. Umur İda. NotaBene Yayınları.

hooks, b. (2018b). “Sınıfta sınıfla yüzleşmek.” Eleştirel Pedagoji (56).

hooks, b. (2018c). Değişme İsteği: Erkekler, Erkeklik ve Sevgi, ÇevZeynep Kutluata. BGST.

hooks, b. (2020). Duygu Yoldaşlığı. Kadınların Sevgi Arayışı, Çev. Öznur Karakaş. BGST.

hooks, b. (2021). Sınırları Aşmayı Öğretmek, Çev. Arzu Eylem. NotaBene Yayınları.

Odman, A. (2022). “Glenda’yı O Kadar Çok Seviyoruz ki: Dörtlü Seksek.” Punctum no.1 (2022). https://www.punctumdergi.com/post/glenda-yi-o-kadar-seviyoruz-ki-dortlu-seksek_asli-odman

Oranlıİ. (2022). “bell hooks’un Eğitim Felsefesi Üzerine Bir Deneme: Katılımcı Pedagoji ve Uygulanışı”, 5Harflilerhttps://www.5harfliler.com/bell-hooksun-egitim-felsefesi-uzerine-bir-deneme-katilimci-pedagoji-ve-uygulanisi/

Serim, B. “Madde madde laik eğitim nasıl dincileşti, geçmiş olsun Türkiye”, OdaTV (29 Eylül). https://www.odatv4.com/analiz/madde-madde-laik-egitim-nasil-dincilesti-gecmis-olsun-turkiye-82346

Ünal, L. I. (2005). “Öğretmen imgesinde neoliberal dönüşüm.” Eğitim Bilim Toplum 3 (11): 4-15.

Somay, B. (2021). “Neoliberalizm Üniversitede,” çev. Umut Dalgıç. Saha 8: 5-13.

Yanık, A. ve N. Toker Kılınç, der. (2021). Olağanüstü Zamanlarda Akademinin İmkânıToplum ve Bilim 156.


[1] Asıl ismi Gloria Jean Watkins olan bell hooks, bu takma adı aldı; bu yolla büyük büyükannesinin adını kullanarak kadın atalarının mirasına sahip çıkmak istemiştir. Adının baş harflerini küçük yazarak ise isminden çok söylediklerinin önemini vurgulamayı hedeflemiştir.

[2] Önemli bir siyah feminist düşünür olan Ruth Gilmore, ırkçılığı sadece bir ırksal gruba karşı hissedilen önyargılar, negatif düşünceler ve nefret duygusundan ibaret görmez. Onun için ırkçılık toplumsal yapıların içine işlemiş bir şiddet düzenidir. Şöyle ifade eder: “Irkçılık, özellikle ayrıştırılmış grupların prematüre ölümlerinin devlet güdümlü olarak veya yasa ötesi yollarla üretimi ve sömürüsüdür” (Gilmore 2007: 28). Yani, Gilmore ırkçılığı ırksallaştırılmış grupların o ya da bu şekilde daha erken bir ölüme tabi tutulması olarak ifade eder.

[3] bell hooks’un Türkiye’deki feminist tartışmalara katkısı konusunda Esra Aşan’ın (2022) “bell hooks’un Ardından” ad yazısına bakınız.

[4] Türkiye’de “eleştirel” bilimin ve akademisyenlerin üniversitelerden tasfiye edilmesine dair Aslı Odman’ın Punctum dergisinde yayımlanan (2022) yazısına başvurulabilir.

[5] “Dinci” bir eğitim ile kastettiğim şey, belli bir din ve mezhep inancının dayatıldığı, bu inanca dair unsurların hem eğitimin içeriğine hem de biçimine derinlemesine işlediği, sıkça bilimsellikten ya da eleştirel düşünceden uzaklaşan bir eğitim biçimi. Türkiye’de eğitimdeki dinci dinamikleri pek çok örnekte görebiliriz: zorunlu din eğitimi, Alevi öğrencilere uygulanan baskılar, azınlık dinlerinin müfredat yoluyla ötekileştirilmesi, “Peygamberin Hayatı” ve “Kuran-ı Kerim” gibi yeni din derslerinin ilköğretim müfredatına eklenmesi, evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, İmam Hatiplerin birçok yerde tek opsiyon olması, tarikat yurtlarının yaygınlaşması, rehber öğretmenler yerine imamların okullara atanması vs. Konu ile ilgili bazı haberler için bkz. Bülent Serim (2015); Turan Eser (2019); Birgün (2019); Ali Kemal Erdem (2023).

[6] Neoliberal eğitim politikaları ve bu politikaların Türkiye bağlamında incelendiği yazılar için bkz. Kemal İnal (2006), Bülent Somay (2021). Neoliberalizmin özellikle öğretmenlik üzerindeki etkileri için bkz. Işıl Ünal (2005).

[7] bell hooks’un pedagojide bedene yaklaşımına değinen bir yazı için bkz. Muharrem Demirdiş ve Nur Çürük (2022).

[8] Türkiye’de akademik özgürlüklerin günümüzdeki durumu üzerine Toplum ve Bilim (Yanık ve Kılınç, der. 2021) ve Saha (Genç, haz. 2021) dergilerinde yer alan derlemelere başvurulabilir.

[9] Özellikle üniversitelerdeki eğitim sisteminin metalaşması üzerine bkz. Servet Akyol ve diğerleri, der. (2008).

[10] Türkiye’de öğretmen emeğinin son dönemde geçirdiği türlü değişimlere dair eleştirel bir analiz için bkz. Kemal İnal (2016).

[11] Toplumsal ve sınıfsal eşitsizliklerin Türkiye’de eğitim sisteminde yarattığı uçurumlara dair Fırat Genç’in (2016) Çetin Çelik ile yaptığı söyleşiye başvurulabilir.

Leave a Reply