Türkiye’de laikliğin belirleyici ilke olarak görünür bir şekilde eridiği, seküler alanların gittikçe daraldığı bir dönemden geçiyoruz. Böylesi bir dönemde, kadın ve LGBT+ hakları çok ciddi düzeyde darbe alıyor. Serpil Sancar ile yaptığımız bu söyleşide içinde bulunduğumuz siyasi konjonktürden hareketle, laiklik ve sekülarizm karşıtı politikalar ile cinsiyetçilik arasındaki ilişkiyi, dolayısıyla sekülarizm ve laiklik ile feminizm arasındaki ilişkiyi ele aldık. Söyleşide sekülarizm ve laiklik terimlerinin Türkiye bağlamında/tarihselliğinde ne anlama geldiğini, Batı’da din ile devlet, siyaset, kamusal arasındaki ilişkileri tanımlamak üzere ne tür tartışmaların yapıldığını, bu tartışmaların Türkiye’deki süreci analiz etmeye katkı sunup sunmadığını tartıştık. Son olarak, laiklik konusunun Türkiye’de kadın hareketi içinde nasıl gündeme geldiğine, ne tür bir gerilim hattı oluşturduğuna değindik.
Ülkemizde cinsiyetçi şiddetin ve kadına yönelik erkek şiddetinin hız kesmeden arttığı bir toplumsal ortamda kadınlar, LGBTİ+'lar giydikleri kıyafetler, oturuş kalkış biçimleri nedeniyle park, toplu taşıma araçları, okul gibi gündelik hayatlarımızın geçtiği mekânlarda pervasız bir şiddetin hedefi haline geliyor. Çocuklara yönelik cinsel istismar haberlerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bu cinsel şiddet iklimi yaygınlaşırken kadınları, çocukları ve LGBTİ+’ları ilgilendiren pek çok kanun maddesinde değişiklik yapılıyor. Bu hukuki düzenlemeler cinsel şiddeti geriletmek yerine daha da artıracağı tartışmalarıyla birlikte ilerliyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı kurucularından avukat Canan Arın ile yaptığımız söyleşide cinsel suçlarda ve kadın hakları alanında yapılan kanun değişiklikleri ve bunların olası etkileri/sonuçları üzerine konuştuk.