1982 Anayasası’nın bazı maddelerinde yapılmak istenen değişiklikleri kapsayan 17. paket tartışmaları, 2010 Mart ayı sonlarında hız kazanmaya başladı. Anayasa değişikliği konusunda sert kutuplaşmaların yaşandığı bir dönemde; Anayasa yapım sürecinin nasıl olması gerektiği, bu değişiklik paketinin kadınlar açısından ne gibi sonuçlar doğuracağı ve dünyadaki Anayasa yapım örneklerini Anayasa Kadın Platformu’ndan Av. Hülya Gülbahar ile konuştuk. Hülya Gülbahar, anayasaların toplumun çoğunluğu tarafından anlaşılmış, kabullenilmiş, akılcı, ileriyi gören kurallar getirmesi gerektiğine, Anayasa yapmanın doğasında uzlaşma ve mutabakat olduğuna, Güney Afrika, İspanya, Brezilya, Finlandiya gibi dünyanın birçok ülkesinde yeni anayasa yapım süreçlerinin uzun yıllar süren tartışmalarla sonuçlandırıldığına ilişkin örnekler sunuyor.
Eylül 2010’da referanduma sunulmak üzere gündeme gelen anayasa değişikliği oldukça yoğun tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmalar ağırlıklı olarak referandumda karşımıza gelecek olan değişikliklere onay verip vermemek noktasında yoğunlaştı. Oysa bu tartışmanın en kritik ayağını, anayasa değişikliğinin toplum tabanında, farklı kesimler arasında ne kadar gündem olabildiği, buralarda gündeme gelen noktaların anayasal değişiklik sürecine ne kadar yansıdığı konusu oluşturuyor. Bu noktadan hareketle Ayşen Candaş ile anayasal siyaset üzerine bir söyleşi yaptık. Kendisiyle, uluslararası örneklere referansla, anayasa yapım süreçlerinin demokratik bir şekilde işleyebilmesi için sürecin nasıl şekillenmesi gerektiğini, tartışmanın toplum tabanına yayılabilmesi için ne tür mekanizmalara ihtiyaç duyulduğunu, toplumun farklı kesimlerinin süreçteki temsiliyetlerini ve son aşamada toplumun tüm kesimlerinin üzerinde uzlaşabildiği bir anayasanın nasıl ortaya çıkabileceğini konuştuk.
2007 Genel Seçimleri sonrasında sivil anayasa tartışmaları gündeme geldiğinden beri, LGBTT örgütleri Anayasa’daki eşitlik maddesine "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibarelerinin eklenmesi için mücadele ediyor. Daha önce 2003 yılında yapılan Türk Ceza Kanunu değişim sürecinde de ayrımcılık maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ifadelerinin konulması talep edilmiş; ancak maddede geçen “cinsiyet” kelimesinin eşcinselleri de kapsadığı ileri sürülerek bu talep reddedilmişti. Her alanda ayrımcılığa uğrayan, toplumsal dışlanmaya ve nefret cinayetlerine maruz kalan lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüellerin varlıklarının ve haklarının tanınması anlamına gelecek bu talebe, Anayasa’da kısmi değişiklik öngören son pakette de yer verilmiyor. Yasemin Öz, bu yazısında son anayasa değişiklik paketinin olumlu yanları olmakla birlikte yüksek siyasete endekslendiğini, kadınlar ve LGBTT bireylerle ilgili acil ve hayati konuları tali duruma düşürdüğünü belirtiyor. LGBTT örgütlerin anayasal hak mücadelesinde yaptığı çalışmaları hatırlatırken paketin toplumsal olarak dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarını karşılamadığının, temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almadığının, işçi ve azınlık haklarına dair de yenilik getirmediğinin altını çiziyor.
AKP Hükümeti tarafından gündeme getirilen ve 23 Madde’de değişiklik talep eden Anayasa paketi, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran madde haricinde Mayıs ayında parlamentoda onaylandı. CHP'nin Anayasa değişikliği paketinin iptal edilmesine ilişkin açtığı davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi dava sonunda bir itiraz geliştirmezse, ilgili maddeler toplu olarak 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümünde referanduma sunulacak. Feminist Yaklaşımlar içinde yürüttüğümüz tartışmalardan yola çıkarak Esra Aşan’ın kaleme aldığı “Anayasa Değişiklikleri Türkiye’nin İhtiyaçlarını Karşılıyor Mu?” isimli yazı anayasa tartışmalarında 2007’den itibaren gelişen süreci değerlendirirken anayasa değişiklik paketinde yer alan bazı somut örnekler üzerinden yapılması planlanan değişikliği ve bu değişikliğin olası sonuçlarını yorumluyor.
Kadınların dilsizleştirilmeleri ve toplumsal değişim adına üzerlerinde uygulanan eğitim politikaları anadil sorununun aynı zamanda bir kadın sorunu olduğunu da gözler önüne seriyor. Değişmesi beklenen Kürtler mi, yoksa kamusal alanın vatandaşların ihtiyacına göre yeniden şekillenmesi mi gerekiyor? İstanbul Kürt Enstitüsü’nde Kürtçe eğitmenliği yapan ve aynı zamanda Bilgi Üniversitesi’nde seçmeli Kürtçe dil dersi veren Ronayi Önen ile Kürtçe dil eğitimi, anadilde eğitim, resmi dil politikasının kadınların yaşantısına etkileri ve toplumsal barışın inşasında ötekinin dilini öğrenmenin nasıl bir anlam ifade ettiği üzerine konuştuk. Ronayi, Kürtçe dil eğitimi vermenin okuma-yazma eğitimi vermekten öte, bir halkın kendi diliyle barışması gibi toplumsal bir gerçekliğe hizmet ettiğini kendi deneyimlerinden yola çıkarak aktarıyor ve ekliyor: Birbirimizi anlamamız için birbirimizin dilini konuşuyor olmamız gerekir.
Son dönemde kamuoyunda gündeme gelen demokratik açılım tartışmalarıyla birlikte anadilde eğitim hakkı üzerine de yeniden konuşulur oldu. Türkiye’nin çokdilli ve çokkimlikli yapısının tanınması ve dilin önündeki engellerin kaldırılması, demokratik ve barışçıl bir sürece katkı sunması açısından bu tartışmalar oldukça önemli. Dergimizin bu sayısında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Füsun Üstel ile Türkiye’de anadilde eğitim tartışmaları, dünyada çokdilli eğitim konusunda geliştirilen yöntem ve politikalar ve Türkiye’deki farklı dillerin tanınmasının ve kullanımının önündeki engellerin kaldırılmasının toplumsal anlamda karşılığı üzerine konuştuk. Füsun Üstel, dil haklarının kültürel bellekle de ilgili bir hak olduğunu ve dil hakkına sahip çıkmanın kültürel belleğe, kültürel kimliğe sahip çıkmak anlamına geldiğini söylüyor ve Türkiye’de başta dil hakları olmak üzere kültürel hakların tanınması, “sorun”un normalleşmesini, “sorun” olmaktan çıkmasını sağlayacaktır diye belirtiyor.
Novamed grevini örgütleyen kadınlardan Ayşegül Meydan ve Nuran Tüzün ile eylem sürecini ve sonrasını konuştuk. Söyleşide Novamed içinde kadınların yeni koşullarını ve örgütlenmeyi merkeze aldık. Kadınların uzun soluklu mücadelesi sonucunda hem neler kazanıldığını, hem de eylemi yapan kadınlar olarak eylemden sonra iş yerindeki konumlarının nasıl olduğunu ve eylemin onlara neler “kazandırdığını” konuştuk. Novamed’li kadınlar grev sürecinde başarılı oldular, ama mücadeleleri henüz bitmedi; çünkü sendika, fabrika içinde yeterli çoğunluğa ulaşamaz ise 2010 yılında yapılacak sözleşme yenilemesinde tüm sendikalı kadınların iş akdi feshedilebilir.
Ekonomik kriz ile birlikte neoliberal sistemin sorunları daha da yakıcı yaşanmaya başladı. İş güvencesinin olmadığı, insanların çok düşük ücretlerle emek yoğun işlerde uzun saatler boyunca çalıştırıldığı bu dönemde sendikaların güçlü bir varlık göstermesi çok önemli. İstihdama katılan kadınların sayısı gün geçtikçe artarken sendikal politikaların feminist bir bakış açısı ile oluşturulması oldukça önemli. Sendika yönetimindeki az sayıda kadından biri olan Hava-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Eylem Ateş ile sendika yapılanmalarındaki sorunlar, sendikalarda kadınların sorunlarının ne derece gündem yapıldığı ve kriz karşısında sendikalı kadınlar ile feminist kadınlar arasındaki dayanışmayı konuştuk.
Sendikal Örgütlenme Bunalımı ve Türkiye’deki Durum kitabının yazarı Betül Urhan ile Türkiye’de sendikal yapıların temel sorunları, sendikaların toplumsal tabanlarını kaybetmelerinin nedenleri üzerinden geleneksel sendika yapısının tıkandığı noktaları ve bu bağlamda sendikaların alması gereken önlemleri konuştuk. Betül Urhan’a göre sendikaların şeffaflık, demokrasi, katılımcılık ve cinsiyet eşitliği ile ilgili kendi içlerindeki sorunlara bir an önce yanıt oluşturmaları gerekiyor.
Dergimizin üçüncü sayısını hazırladığımız günlerde ülke içinde oldukça sarsıcı gelişmeler meydana geldi. Ocak ayında Hrant Dink’in katledilmesinin ardından Zirve Kitabevi çalışanlarının öldürülmesi ve ardından cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ulusalcı-İslamcı kutuplaşmasının gündemin merkezine oturması, 27 Nisan muhtırası, K. Irak’a operasyon gerçekleştirilme ihtimalinin gündeme gelmesi vb. bir dizi olay en genel anlamıyla 1999–2004 yılları arasında yaşanan “demokratikleşme sürecinin” askıya alındığına işaret ediyor. Bununla birlikte bu süreçte ön plana çıkan söylemlerin kadınlar adına, kadınlar tarafından ve kadınlar üzerinden kurulduğuna şahitlik ediyoruz. Tüm bu gelişmelerden hareketle dergimizin bu sayısında feminist siyaset üretme imkânlarını tartışmak üzere danışma kurulu üyelerimiz Nükhet Sirman, Şemsa Özar, Nazan Üstündağ, Hülya Gülbahar ve yayın kurulu üyemiz Zeynep Kutluata bir araya geldi. Toplantının moderatörlüğünü yayın kurulu üyemiz Derya Demirler yaptı.